SERKAN KAHYAOĞLU, Klinik Psikolog
6 Şubat 2023 saat 4.17’de korkunç bir deprem yaşandı ülkemizde. Bu büyük afetin ardından kayıpların, yaralanmaların, birincil, ikincil, üçüncül travmaların yaşandığı, çarelerin bulunduğu ve bulunamadığı koca bir yıl geçirdik. Bu bilgi notu 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremin anma etkinliklerinin okullarda planlanması ve uygulanmasını desteklemek amacıyla hazırlanmıştır. Öğretmenler ve okullar için hazırlanan bu bilgi notunda afet ve travma hakkında genel bilgi, depremin yıldönümünde olası etkiler, buna bağlı psiko-sosyal ihtiyaçlar, bu ihtiyaçları karşılarken dikkat edilmesi gereken ilkeler ve bazı etkinlik önerileri sunulmaktadır. Son olarak bu süreçte tekrar gündeme gelebilecek çocuklarla ölümü ve zor olayları konuşmak başlığı kapsanmıştır.
Böyle büyük afetlerin yıl dönümleri iki temel noktayı gündeme getirir: Birincisi insanların yeniden travmatize olma olasılığı ve ikincisi ise hem bir destekleyici müdahale hem de bir ihtiyaç olarak yaşanan acı olayın, kayıpların anılma ihtiyacıdır. Bir başka deyişle yaşanan travmanın tekrarı nedeniyle oluşan psikolojik destek ihtiyacını karşılamak bir yandan da yaşananları dayanışma içinde, kimseyi dışarda bırakmadan, herkesi dahil ederek anma iki temel ilke olarak düşünülebilir.
AFET ve TRAVMA
Afetler ister insan eliyle yapılmış olsun ister doğa olayları sonucu insanların yeterli önlemleri almaması nedeniyle oluşsun bireylerin ve toplumların yaşamında derin etkiler bırakır. Bu etkiler çoğu kez bedensel ve ruhsal travma başlığı altında toplanabilir. Afet ve travma kavramları sıklıkla yan yana hatta zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılmakla birlikte aynı anlama gelmezler. Örneğin, afeti yaşayan herkes travma geçirmeyebilir. Bazı insanların travmatize olması için afet gibi büyük dışsal bir etkene gerek olmayabilir. Bu kişiler iç dünyalarında geçirdikleri süreçlere bağlı olarak travma yaşayabilirler.
Afet: Belirli bir coğrafi bölgede; nispeten aniden ortaya çıkan, önemli ölçüde kaygı ve kayıp yaratan, toplumun yaşantısını sekteye uğratan ve bireyin başa çıkma kaynaklarını aşan olaylardır. Afetler temelde doğa olayları sonucu oluşan ve insan eliyle gerçekleştirilenler olarak ikiye ayrılır. Ancak birçok uzman deprem, sel, orman yangınları gibi doğa olaylarının afete dönüşmesinde insan ihmalinin etkisini vurgulamaktadır. Dolayısıyla doğayı bilimsel yollarla tanımak ve doğanın davranışlarını tahmin ederek önlem almak çoğu kez insanın elindedir. Öte yandan savaş, kitlesel terör, belirli bir bölgedeki, kurumdaki her türlü zorbalık doğrudan insan eliyle gerçekleştirilen afetlerdir.
Travma: Kişilerin hayatını, vücut bütünlüğünü ya da ruhsal dengesini tehdit eden ve duygusal anlamda üstesinden gelmekte zorlandığı olaylar, deneyimler veya durumlardır. Temel olarak travma, bireyin -hatta deprem, savaş gibi toplumu etkileyen afetler söz konusu olduğunda toplumun önemli bir kesiminin duygu, düşünce, davranış bütünlüğünün tutarlılığının ve sürekliliğinin bozulması anlamına gelir.
Travma akut ve kronik olarak ikiye ayrılabilir. Akut travma aniden ortaya çıkan, bir şekilde duygusal ya da fiziksel şiddete maruz kalınması sonucu oluşur. Kronik travma bazen kısa bazen uzun süreli olmak üzere ama belirli bir periyotta uzun süre maruz kalınan şiddet sonucu oluşan travmadır. Deprem, trafik kazası sonucu yaşanan travmalar akut travma örnekleriyken uzun süreli ev içi şiddete maruz kalınması kronik travma örneğidir.
Afet ve Travmanın Etkileri: Birçok kaynakta afetin yarattığı travmanın çok farklı etkilerinden söz edilmektedir. Bedende, beyinde, duygularda, ilişkilerde, fiziksel ortamda, kaynaklara ulaşımda birçok olumsuz etkiden bahsedilebilir. Travma, bedensel, duygusal, zihinsel bütünlüğümüzü bozar, parçalar. Bu bozulmayı düzeltmek için ise tüm müdahaleler bireyin ve toplumun tekrar duygu, düşünce, davranışlarını bütünleştirebilmesi ve işlev kazanmasıyla mümkündür. Bu etkiler ve müdahale yolları aşağıda dört başlıkta özetlenmiştir:
- Adalet – özdeğer- özgüven kaybı:
Deprem gibi aniden ve çok şiddetli yaşanan bir akut travma sonucunda birçok insan “Neden bu benim başıma geldi, ben diğerlerinden değersiz miyim, neden bununla baş edemiyorum? ” gibi soruları zihninden geçirebilir. Büyük afetleri yaşayan insanlar temel olarak dünyayla, toplumla hatta kendisiyle ilişkisinde haksızlığa uğramış, değersiz ve yetersiz hissederler. Buna bağlı olarak öfke, isyan, suçluluk, haset gibi birçok duygu ortaya çıkabilir. Öğretmenler bu duyguları ve algıyı sadece kendileri, yakınları için değil öğrenciler için onları düşünerek de yaşarlar. Yani çocukların eğitim-öğretim hakkı, okullarına güven duymaları onların bozulan adalet, özdeğer, özgüven duygularını yönetmenin yollarını ararlar.
Travma ve afete müdahalede en önemli noktalardan biri bu nedenle afetzedeleri yalnız bırakmamak, doğru bilgiyi en açık şekilde ulaştırmak ve onların yeniden değerli, kendilerine güvenen bireyler olmalarına destek olmaktır. Öğretmenler için ise öncelikle kendi değerlerini, özgüvenlerini kazanmaları, adalet duygusuyla ilgili sorgulamalarını tamamlamaları ve ardından öğrencilerinin bu duygularla baş etme yollarını keşfetmeleri, uygulamaları anlamlı ve yararlı olabilir. Birlikte tartışmak, konuşmak yalnız olmadığını gösterdiği için herkese iyi gelebilir ve umutlandırabilir.
- Kontrol ve yönetebilme gücünün zedelenmesi:
Şiddet olmayan ve normal akan bir zamanda insan, davranışlarının öznesidir. Bir başka deyişle, neyi yapıp, yapmayacağına karar verip uygulama gücüne sahiptir. Oysa deprem gibi şiddet dolu bir olay birdenbire bireyi özne olmaktan maruz kalan nesne olmaya, kontrol edip yönetenden kontrolsüz ve belirsizce yönetilene dönüştürür. Bu gücün kaybolması, zedelenmesi kişiyi çok korkutabilir, öfkelendirebilir, çaresiz hissettirebilir.
Travmanın tedavisinde bireyin yeniden özne olabilmesi için düşünme, sorun çözme, çözümü uygulama kapasitesinin güçlendirilmesi hedeflenir. Öğretmenler için de çok benzer bir durum geçerlidir. Çoğu kişiye olduğu gibi öğretmenlere de çalışmak, öğretmek dolayısıyla özne olup etki etmek iyi gelir. Öğretmen özne olup kontrol etme gücünü kazandıktan sonra öğrencilerinin kontrol edip yönetebilme kapasitelerini yeniden canlandırabilir. Öğretmen öğrencilerini ve kendisini özne yapabilirse kısa bir süre içinde bu etkileşim her iki tarafın da artarak umutlanmasını ve güçlenmesini sağlar.
- Belirsizlik ve öngörü yapamama:
Afetler çok hızlı ve yoğun şekilde normal akışı keser, bozar ve günlük hayatta yapılabilen davranışları kısıtlar. Telefonlar çalışmaz, yiyecek ve barınma sıkıntısı oluşur. Tüm bunların nasıl düzeleceğine ilişkin bilgi ve yardım geciktikçe belirsizlik, tahmin edememe, öngörü ve plan yapamamanın getirdiği zorluk, korku, isyan, öfke, yalnızlık, çaresizlik, yetersizlik gibi baş edilmesi zor duyguların oluşmasına neden olabilir. Çünkü öngörü ve plan yapabilmek insanın çok önemli bir gücüdür ve bu gücün elinden alınması her insanın zorlanmasına neden olur.
Belirsizlik ve öngörü yapamamayı aşabilmek için bireyin öncelikle kendisinin küçük de olsa rutinlerini hızlıca oluşturması değerlidir. Rutinleri oluşturmak ve yapabildiğini hatırlamak travmanın olumsuz etkilerini aşmak için gerekli üretme, işlev gösterebilme gücünü sağladığı için işlevsel bir umut yaratabilir. Öğretmenler için de çok benzer bir durum geçerlidir. Öğrencileriyle birlikte tekrar plan, ders yapmak “bir yapı kurup sürdürmek” önce zihinlerin sonra bedenlerin işlediğini gösterdiği için çok değerli olan umut duygusunun yeşermesini sağlayabilir.
- Güven kaybı:
Tüm bu etkilerin belki de en temel göstergesi travmanın/afetin yarattığı kişinin kendisine, diğer insanlara, topluma, kurumlara karşı yaşadığı güven kaybıdır. Çok doğal olarak bu güven kaybı hayal kırıklığı, küskünlük, diğerlerini kıskanma/haset (onlar kendilerine alıyor, onlarda var bende yok), korku, yalnızlık gibi duygulara yol açabilir. Özetle, kişi hem kendine ve hem çevresine güvenmemeye başlayabilir.
Güvensizliğin ve korkunun panzehiri bilgi ve güven vermektir. Eğer doğru bilgi zamanında verilir ve tutulabilecek sözler verilip tutulursa, tutulamayan sözlerin nedeni açıklanıp telafi edilirse güven yeniden oluşabilir. Bu noktada güven kazanmak için insanların travmanın olumsuz etkilerinin düzeleceğini duyarak umut etmeye ihtiyaçları olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla ne zaman, neyin nasıl olacağını, kimlerin destek verdiğini anlatmak açıklamak hem yaşamda hem de okulda çok gereklidir. Öğrenciler de bu umudu hissetmek ister. Öğretmenlerin kendi güvenlerini oluşturduktan sonra öğrencilerine bir yol planı sunarak umut oluşturmaları mümkündür.
AFET YIL DÖNÜMLERİNDE PSİKOLOJİ
İnsan zihninin ve ruhunun “kendini yenileyebilme” özelliği sayesinde afet sonrasında birey ve toplum yukarıdaki bahsedilen olumsuz etkileri tamir etmeye başlar. Ama yıl dönümleri hem yetişkinler hem çocuklar için travmatik olayın etkisinin zihinde yeniden canlanmasına ve bahsedilen travmatik etkilerin tekrar yaşanmasına “yeniden travmatize” olunmasına neden olabilir. Zorlayıcı duygular yaşandığında yetişkinlerden çocuklar için kolaylaştırıcı olmasını bekleriz. Ancak özellikle böyle kitlesel travmalarda yetişkinler/ebeveynler ve öğretmenler de çocuklara yardımcı olmakta zorlanabilirler. Bu durum normaldir. Böyle zamanlarda özellikle depremi yaşayan insanlar ama genelde herkes yalnız olmadıklarını, dayanışma içinde olduklarını hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla yeniden ve güçlü bir psiko-sosyal destek gerekebilir. Öte yandan diğer bir temel nokta herkesin bu olayın acı dolu deneyimlerini, kaybedilenleri “anma” ihtiyacıdır. Onları, olanları, öğrencileri, okulu, öğretmen arkadaşlarını hatırlamak hem bir şefkat, sevgi dolayısıyla kayıplara bir saygı ifadesi sunma hem de birey ve topluluk olarak duygularını ifade etme, paylaşma, anlama, dayanışma olanağı sağlar. Bu yönüyle anmalar psikolojik açıdan oldukça iyileştirici etki yaratma fırsatı olarak düşünülebilir.
Öğretmenler için öneriler 1:
- Yıl dönümlerinde insanların, çocukların travmatize olabileceklerini ve bunun doğal beklenir bir tepki olabileceğini unutmayın. Yeniden travmatize olma durumunda her çocuk farklı tepkiler verebilir.
- Yeniden travmatize olan insanlar, çocuklar kapsanmaya ve anlaşılmaya ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla depremin hemen arkasından yapıldığı gibi şefkatli bir şekilde dinlemek, korkuların, endişelerin, kaygılarının yanlış, hatalı olmadığını aksine anlaşılır ve beklenir olduğunu bilmek ve buna uygun davranmanız işinize yarayabilir.
- Çocukların birlikte ve/ya toplu olarak kendi isteklerine, kültürlerine, değerlerine, ilgilerine uygun şekilde kayıplarını, afetin etkilerini anma tercihlerine saygı göstermeniz değerli ve işlevseldir. Öğretmen olarak buna alan açabilirsiniz.
- Bu süreci sağlıklı ve güçlü yönetebilmeniz için kendinize iyi bakmanız önemlidir. Sevdiğiniz insanlarla vakit geçirmek, sizi dinlendiren etkinlikleri yapmak, sorunları ve çözümleri paylaşarak ilerlemek işinizi kolaylaştırabilir. Siz de yıl dönümü öncesi sizi anlayabileceğinizi düşündüğünüz kişilerle belki meslektaşlarınızla duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. Hatta bunu yapmanızı öneririz. Böylece yıl dönümüne dair kendi duygularınızı ifade edip rahatlayabilirsiniz ve sonrasında çocukları anlamak, içlerinde neler yaşadıklarını tahmin etmek sizin için de kolaylaşabilir.
- Yıl dönümünde ve sonrasında geçen sürede çocukları gözlemlemeye devam edebilirsiniz. Tekrar stabilize/normalize olamayan, işlevselliğini kaybeden(ders çalışmakta, dinlemekte zorlanma, okula gelmekte zorlanma vb.) çocuklar risk grubunda olabilir. Bu durumda bir uzmana yönlendirilmeye ihtiyaç duyabilirler.
- Medya aracılığıyla yayılan çeşitli bilgiler, görüntüler ve her türlü içerik durumu daha dramatik gösterebilir. Çocuklar gelişimlerine uygun olmayan paylaşımlara maruz kalabilirler. Bu sebeple medya araçlarında takip edecekleri içeriklerle ilgili dikkatli olmaları konusunda hem çocuklar hem de ebeveynler bilgilendirilebilir. Ölümü, yıkımı açıkça gösteren içeriklerden çocukları uzak tutmanın önemli olduğu vurgulanabilir. Bunun yanında bilimsel yöntemlerle çalışan, güvenilir sivil toplum kuruluşlarının içerikleri takip edilebilir.
1. Afet yıl dönümlerinde hatırlananlar ve duygular
Yağmur, soğuk, koku, kıyafet, eşya, renk vd. birçok olay, afetle ilgili hatırlatıcı etki yaratabilir. Dolayısıyla deprem anındaki korku, kaygı, üzüntü, suçluluk, çaresizlik, pişmanlık, acı ve benzeri birçok duygu yıl dönümü yaklaştıkça tetiklenebilir. Olaylar ve kişilerle ilgili anılar, rüyalar, düşünceler, duyguların tekrarlanabilir. Uzun zamandır akla gelmeyen şeyler, hatırlanmaya, yeniden düşünülmeye başlanabilir. Çeşitli bedensel tepkiler, çaresizlik, umutsuzluk, ya da bu felaketten sağ kurtulmuş olmayla ilgili buruk bir rahatlık hatta belki suçluluk gibi karmaşık duygular hissedilebilir.
Öncelikle bu durumun bir gerileme değil insan zihninin bir özelliği ve doğal olduğunu kabul etmek gerekir. Önemli olan bu hatıralar ve duygularla ne yapıldığı, bunların altında yatan ihtiyacın giderilip giderilmediğidir.
Depremin yıl dönümünde çocuklar da hatıralarını ve duygularını yeniden ele almaya ve işlemden geçirmeye ihtiyaç duyarlar. Bir anlamda matemlerini, şefkatli, dikkatli ve mümkün olduğunca birlikte, dayanışarak yaşama ihtiyaçları vardır, bunu talep edemeyebilirler ancak yetişkinlerin, öğretmenlerin buna alan açması çok kıymetli olacaktır. Araştırmalar ve deneyimler travmatik yaşantılar sonrası hissedilen acının unutulması, göz ardı edilmesi yerine yaşanması, konuşulması, çareler üretilmesinin insanın ruh ve zihin sağlığı için işlevsel ve sağlıklı olduğunu göstermektedir. Acı paradoksu adı verilen bu kavram, bireyin acının içinde kalarak, deneyimleyerek güçlendiğini, anlama ve çözüm üretme kapasitesini geliştirdiğini belirtmektedir[1]. Böyle baktığımızda depremi yaşayan ve deprem sonrası destek vermek isteyen insanların birlikte ve dayanışarak, bu acı dolu hatıraları, kaybedilenleri anmaları, duygularını ifade etmeleri, anlamaları, kabul etmeleri çok değerli bir ruhsal güçlenme olanağı sağlayabilir. Benzer ihtiyaç ve güçlenme fırsatı çocuklar için de söz konusudur. Çocukları görmezden gelmeyerek onların yaşına ve gelişimine uygun şekilde yaslarını ifade etmelerine, paylaşmalarına olanak tanınmalıdır. Çünkü bu paylaşımlar yeniden ve güçlü şekilde yapılanma, korunma, destek alma, mekanizmalarını kurar.
2. Yıl dönümlerinde sıkça gündeme gelebilecek duygular ve tepkiler
Herkesin depremin yıl dönümünü farklı yaşayıp hissedeceğini akılda tutmakla birlikte bazı duyguların ve tepkilerin daha sık gündeme gelebileceğini kabul etmek gerekir.
Kaybedilen kişileri, yıkılan evleri, kaybolan eşyaları, başka bir şehre gidilmişse memlekete hatırlamanın getirdiği hüzün ve pişmanlık, tüm kayıplara karşı özlem gündeme gelebilir. Anıların, eşyaların, fotoğrafların saklan(a)mamasına ilişkin duyulan pişmanlıklar çok sık karşılaşılan duygulardır. Tüm bu duyguların altında yatan ihtiyaç destek ve teselli edilme ihtiyacıdır. Tam da bu noktada depremin yıl dönümü, koşturmaca içinde konuşulmamış, ifade edilmemiş yas duygularının ifade edilmesini hatta belki doyasıya ağlayabilmeyi sağlayabilir. Ruhsal açıdan bu oldukça sağlıklıdır.
Korku ve kaygı tepkileri afet sonrası zamanla azalır ama yıl dönümünde yeniden ortaya çıkabilir. En ufak bir seste, harekette, belki yağmurda, soğukta kaygı, korku tetiklenebilir. Olayı çok ağır yaşamış olanlarda ise bu korku, zaten birinci yılın sonunda henüz tam olarak kaybolmadığından, yıldönümü nedeniyle şiddetli bir şekilde alevlenebilir. Bilindiği üzere korku ve kaygının altında yatan ihtiyaç fiziksel ve duygusal olarak güvende olmaktır. Bu nedenle doğru bilgiyi, sürekli, tutarlı şekilde vermek, fiziksel ve duygusal güvenliğe ilişkin korumaları sağlamak, hatırlatmak deprem yıldönümünde ayrı bir öneme sahiptir.
Yıl dönümleri, afet ile ilgili kırgınlıkları kaybedilen yakınlara duyulan özlem, gereksiz bürokrasi, yeniden yapılanma ve iyileşme sürecinin yavaşlığı, tamamlanmamış işler, tutulmamış sözler öfkenin nedeni olabilir. Bu ve benzeri durumlara bağlı olarak özellikle ergenlerde isyan ve adalet isteği gündeme gelebilir Öfkenin ve isyanın altındaki duyulma, anlatma ihtiyacının ve adalet isteğinin karşılanması dinlenilmek, birlikte çözümler üretmek için kafa yormakla mümkün olabilir. Yıl dönümleri bir araya gelerek sorunların konuşulması fırsatını yaratabilir.
Yaşanan travmanın yıl dönümünde çocuklar yaşları, gelişim düzeyleri, daha önceki deneyimlerine de bağlı olarak çok farklı şekillerde davranışlar sergileyebilirler. Kimi çocuklar duygu durumlarını dışa vurmazken kimileri üzüntü, öfke, keder, yas duygularını tekrar yaşayabilir ve bu duyguları yansıtabilir. Tüm bu zorlayıcı duygular çocukların tıpkı afetin yaşandığı ilk zamanlardaki gibi içe kapanma, ağrı gibi bedensel yakınmalar, “Ben sebep oldum” suçluluğu yaşamasına sebep olabilir. Bunların yanı sıra alt ıslatma, parmak emme gibi gerileme belirtileri, iştah ve uyku sorunları, oyun temalarında değişimler, güvenli gördüğü yetişkinlerin yanından ayrılmak istememe gibi tepkiler verebilirler. Okulla ilgili olarak ise, okula gitmek istememe dikkat zorlukları, okula ilginin azalması, öğretmeninin yanından ayrılmak istemediği bir süreç yaşanması olasıdır Ergenlik dönemindeki çocukların durumla alay ettiği, umursamaz davranışlar sergilediği gözlemlenebilir. Travmatik olayı yaşamış, yaşanan olayın öncesinde de travmatik deneyimi ya da kaybı olan ve kaygı düzeyi yüksek çocuklar için yıl dönümleri daha zorlayıcı olabilmektedir.
3. Yıl Dönümü Etkinliklerinde İlkeler:
Farklı birçok büyük afette olduğu gibi 6 Şubat 2024 tarihi de bu depremin yıl dönümü olarak unutmadığımızı, hatırladığımızı ve bölgedeki öğretmenlerle birlikte olduğumuzu gösteren bir anma tarihi olabilir. Bu anma yeniden ve birlikte afetin etkilerini tamir etmek, umutları geliştirmek ve çareler üretmek için güçlü bir duygudaşlık yaratabilir. Depremin yıl dönümünde travma terapisinin iki temel bileşeni bize yol gösterebilir:
Bütünleştirme derken bireyin duygu, düşünce ve davranış kapasitesinin bütünleştirilmesi kadar toplumdaki tüm bireylerin, kurumların da farklılıklarıyla dayanışma için bir araya gelip çözüm üretebilmesi anlaşılmalıdır. Yıl dönümü anma etkinlikleri herkesin ama en başta depremi yaşayan insanların istedikleri şekilde onlarla birlikte üretilen etkinliklerle yapılmalıdır. Anma etkinlikleri tüm farklılıkların kapsandığı ve herkesin dahil olduğu dayanışma sağlandığı bir işlevsellikle olduğunda önemli bir ruhsal kazanım sağlayabilir. Bir başka deyişle bölgedeki insanların ruh sağlığı için yıl dönümü etkinlikleri “deprem bölgesindeki insanlara değil orada yaşayanlarla, onlarla birlikte, onların istediği şekilde” planlandığında anlam kazanabilir. Bu etkinliklerin psikolojik sağlamlığı artırması ve güçlendirmesi için aşağıdaki ilkeler ve etkinlik önerileri dikkate alınabilir:
Öğretmenler için Öneriler 2:
- Fiziksel ve duygusal güvenlik önceliklidir: Öğretmen ve öğrencilerin istedikleri kadar istedikleri şekilde katılımının fiziksel ve duygusal güvenlik dikkate alınarak sağlanması çok değerlidir. Bazı çocuklar çok daha fazla bazıları daha az yoğunlukta ve sayıda anma etkinliklerinin içinde olmak isteyebilir. Buna saygı gösteren bir tutumla mezar ziyaretlerinin, anma sohbetlerinin, müzik dinletilerinin, yapılan resimlerin sunulmasının, ikramlara güvenli, tüm çocukların birbirlerine saygı gösterdikleri şekilde ulaşılabilmesi güvenlik ilkesinin sağlanması anlamına gelir.
- İstikrar ve sürdürülebilirliğin sağlanması güven duygusunu sağlar: Anma etkinliklerinin önceden yapılanlar ve sonradan yapılacaklarla bağlantısının kurulması “buradayız, sizinleydik, sizinleyiz ve sizinle olmaya devam edeceğiz” duygusunu güçlendirecektir. Yapılan her şeyi birlikte yaptık, ilerledik mesajının verilmesi de önemlidir. Okulların anma etkinliklerinin yanı sıra rutin işlevlerine sürdürülebilir şekilde dönmeleri gereklidir. Dolayısıyla kayıpların anılmasıyla birlikte eğitim – öğretim etkinliklerine dönülmesi sürdürülebilir güvenli bir duygusal okul ortamı için elzemdir.
- Çocukların üstün yararı unutulmamalıdır: Her afet ve travma çocuklar için zorlayıcıdır. Bu nedenle onlar için ayrı ve özel önlemler, etkinlikler düşünülmelidir. Öğretmenler ve diğer okul çalışanları yapılacak etkinlikler ve çocukların desteğe ihtiyaç duyabileceği konularda önden plan yapmalı ve bu konuda birlikte çalışmalıdırlar. Bilindiği gibi neşe ve umudu en çok ve çabuk çocuklar üretir. Bu nedenle çocukların oyun oynaması, yetişkinlerin de onlarla oynaması, neşenin unutulmaması da anma etkinliklerinin bir parçası olabilir. Ayrıca ve tabii ki bazı çocukların özel desteğe ihtiyaç duyabileceklerini unutmamak ve gerekli psikososyal, maddi, manevi desteği sunmak öncelikli olmalıdır.
- Ebeveynler için özel önlemler ve destekler sunulabilir: Her kültürde çocukların kaybı ayrı ve özel bir yas sürecine işaret eder. Bu nedenle ebeveynlerin ayrıca ve özel olarak desteklenmeleri için psikososyal destek toplantıları, forumlar, sohbetler oluşturulabilir. Ebeveynlerin kendilerine iyi bakma sorumluluk ve hakları olduğu sık sık hatırlatılabilir.
- Öğretmenler ayrıca ve özel olarak desteklenmelidir: Depremi yaşayan ve/ya deprem bölgesinde çalışan öğretmenler çok özel ve değerli bir görev yapmaktadır. Bu nedenle yıl dönümünde öğretmenlerin hem kendileri hem de diğer kurum ve kişilerin onlara özel etkinlikle planlamaları değerlidir. Vefat eden öğretmenlerin anılması için okullarda köşeler yapılması, anılarının hatırlanması için resim, yazı, konuşmalar psikolojik destek sağlar. Ayrıca şu anda görevde olan öğretmenler için özel destek grupları, duygu düzenleme, psikolojik sağlamlık temalarını içeren psikososyal destek atölyeleri planlamak düşünülebilir.
- Her kültür ve topluluk farklı şekilde anar: Deprem bölgesi aynı zamanda bir kültürel zenginlik bölgesidir. Lokmadan aşureye, helvadan yumurtaya, mumlardan çiçeklere, dualardan ayinlere, mevlitlere kadar onlarca anma ritüelini bir zenginlik, paylaşım, dayanışma fırsatı olarak görmek gerekir. Kimsenin dışarıda kalmadığı, herkesin istediği şekilde dahil edildiği, değerlerine, inançlarına uygun şekilde anmasını yapabildiği bir ortam yaratılması okuldaki tüm öğretmen ve öğrenciler için son derece yararlı bir ruhsal kazanımlar sağlar.
- Kırılgan ve dezavantajlı öğrencilerin unutulmaması gerekir: Engelli, göçmen, ekonomik, sosyal zorlukları olan öğrenci ve velilerin unutulmaması son derece değerlidir. Onların fark edilmesi, davet, ziyaret edilmeleri, ihtiyaçlarının sorulması yıl dönümlerinde önemli bir diğer kazanım olabilir.
- Semboller, rutinler, ritüeller oluşturulması yararlıdır: Deprem saatinde herkesin tüm Türkiye’nin ayakta olması mum yakması, dua etmesi, konuşması, paylaşması, sarılması, çok önemli ve destekleyici bir sembol olabilir. Okullarda ve sınıflarda ortak alanlarda anma sembolleri, resimler, karanfiller, ağıtlar, sohbet alanları oluşturulması yalnız, çaresiz, yetersiz hissetmek yerine birlikte, güvende, güçlü olma hissini geliştirebilir.
- Birlikte ve dayanışarak eylemlerle umut oluşturulmalıdır: Son olarak tüm anma etkinliklerinin temel amacının bireyin ve toplumun yapabilme, çözüm üretebilmek gücünü ve becerisini artırmak olduğu hatırlanmalıdır. Bu nedenle yaşamın içindeki rutinleri kurmak, sürdürmek, sorunları konuşmak çözmek için okulda, sınıfta öğrenci ve öğretmenlerle birlikte düşünmek, konuşmak için kalıcı yöntemler sağlanmalıdır.
Yapılması ve yapılmaması gerekenler
Yıl dönümleri okullarda yeniden yapılanma ve umut üretme için bir fırsat ve enerji kaynağı olabilir. Bu kaynağın öğrenci ve öğretmenler açısından etkin, sürdürülebilir, kalıcı bir işleve dönmesi için mutlaka yapılması ve asla yapılmaması gerekenler aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Mutlaka yapılması gerekenler | Asla yapılmaması gerekenler |
– Anma etkinliklerini deprem bölgesindeki öğretmen ve öğrencilerle birlikte onlara sorarak yapmak,
– Öğrenci ve öğretmenlerin kendi istedikleri kadar istedikleri şekilde katılmalarına fırsat sağlamak, – Fiziksel ve sosyo duygusal güvenliği sağlayan bir plan yapmak, bunu şeffaf şekilde duyurmak ve uygulamak, – Tüm öğrencilerin ve öğretmenlerin değerlerine ve ritüellerine alan açmak ve saygı göstermek, – Çocukların gelişim düzeylerine uygun planlamalar yapmak, – Farklı şehirlerin, ilçelerin, köylerin, mahallelerin ve okulların farklı ihtiyaç ve tercihleri olabileceğini hatırlamak. |
– Tek tip bir anma şekline tüm öğrenci ve öğretmenleri mecbur bırakmak, akıl vermek, nasihat etmek,
– Öğrencilerin, öğretmenlerin bireysel istek ve tercihlerine saygı göstermemek, katılıma zorlamak ya da dışlamak, – Yardımları abartılı göstermek, minnet ve borçluluk duyguları yaratmak, – Güvenliği sağlamayan, yetersiz eksik iletişim ve planları olan ya da plansız etkinlik yapmak, – Bazı ritüel ve değerleri diğerlerinden üstün görmek ve ayrımcı tutum takınmak, – Çocukların “çocuk” olduklarını ve gelişimsel özelliklerini unutmak, – Her okula, sınıfa aynı anma törenini, etkinliklerini dayatmak |
Çocuklarla Zor Konuları Konuşmak
- Sakin ve güvenli bir yer seçin. Bu konuşmayı yaparken sizin de çocuğun da rahat hissetmesi önemlidir.
- Onlarla üzücü bir konu hakkında konuşmak istediğinizi, konuyu ve kimin hakkında konuşacağınızı söyleyin. Bu konuşmayı yapmak isteyip istemediklerini sorun.
- Konuşmanın anlaşılabilir olması için kısa cümleler ve net ifadeler kullanmayı tercih edin.
- Konuşmanın bir an önce bitmesi için aceleci davranmayın. Onun da kendisini ifade etmesi için aklındaki soruları sormasına, duygularını ifade etmesine, yorum yapmasına izin verin.
- Her çocuğun ihtiyacı farklıdır. Çocuğun yaşını, gelişimini, kişilik özelliklerini dikkate alın. Hazır olduğu kadar bilgiyi aktarın; merak etmediği, hazır olmadığı bilgiyi paylaşmayın. Böylelikle, onun seviyesine uygun bir açıklama yapmanız mümkün olacaktır.
- Konuşmayı sonlandırırken sorusu olup olmadığını öğrenin. Konuşmak için her zaman orada olduğunuzu belirterek konuşmayı sonlandırabilirsiniz.
Çocuklarla Ölümü Konuşmak
Çocuklarla yaş gruplarına göre yapılabilecek konuşma örnekleri aşağıda sunulmuştur:
- 2-6 yaş:
Bir süredir hepimiz üzgünüz, şaşkınız, öfkeliyiz (yetişkinin duyguları nelerse onları ekleyebilir buraya). Annen hastalanmıştı, senin de bildiğin gibi bir süredir hastanede doktorlar onu iyileştirmeye çalışıyorlardı fakat onu iyileştiremediler. Annen öldü (uzun ve kafa karıştı ifadeler kullanılmamalıdır. Örneğin, ‘kaybettik’, ‘çok uzaklara gitti’ gibi). Bitkilerin çiçek açıp solması gibi insanlar da yaşayıp ölürler (bu cümleyle yaşamın başı ve sonu olan bir döngü olduğu vurgusu yapılır). Artık bizimle olamaz, koşup oynayamaz, nefes alamaz (küçük çocuklar için ölümü anlamlandırmak oldukça zordur. Bu nedenle beden fonksiyonlarının durmasına referans verilebilir). İstediğin zaman annenle ilgili konuşabiliriz, beraber fotoğraflarına bakabiliriz. Ben daha uzun zaman seninle olmayı planlıyorum. Ne zaman istersen yanında olacağım.
- 7-11 yaş:
Bir süredir hepimiz üzgünüz, şaşkınız, öfkeliyiz (yetişkinin duyguları nelerse onları ekleyebilir buraya). Annen hastalanmıştı, senin de bildiğin gibi bir süredir hastanede doktorlar onu iyileştirmeye çalışıyorlardı fakat onu iyileştiremediler. Annen öldü, artık bizimle beraber olamayacak (Bu yaş grubu artık ölüm kavramını daha iyi bildiği için açıklamaya gerek olmayabilir, yine de artık bizimle beraber olamayacağını söyleyerek geri dönüşü olmayan bir durum olduğu söylenebilir. Burada biraz durup çocuğun durumu sindirmesi beklenebilir….) Bunun çok zor bir durum olduğunun farkındayım. Sen nasıl hissediyorsun? Neler düşünüyorsun? Merak ediyorum. Zihninden geçen her şeyi istediğin gibi benimle paylaşabilirsin. Sonrasında da istediğin zaman annenle ilgili konuşabiliriz, beraber fotoğraflarına bakabiliriz. Ben daha uzun zaman seninle olmayı planlıyorum. Ne zaman istersen yanında olacağım.
- 12-18 yaş:
Bir süredir hepimiz üzgünüz, şaşkınız, öfkeliyiz (yetişkinin duyguları nelerse onları ekleyebilir buraya). Baban hastalanmıştı, senin de bildiğin gibi bir süredir hastanede doktorlar onu iyileştirmeye çalışıyorlardı fakat onu iyileştiremediler. Baban ne yazık ki öldü……(Burada biraz beklenip çocuğun durumu sindirmesi beklenebilir…..). Bunun çok zor bir durum olduğunun farkındayım. Sen nasıl hissediyorsun? Neler düşünüyorsun? merak ediyorum. Zihninden geçen her şeyi istediğin gibi benimle paylaşabilirsin. Sonrasında da istediğin zaman babanla ilgili konuşabiliriz, beraber fotoğraflarına bakabiliriz. Ben daha uzun zaman seninle olmayı planlıyorum. (Bu yaş grubundaki çocuklar soyut düşünebilme yetisini geliştirmeye başladığı için ölümden sonraki yaşam hakkında sorular sorulabilirler. Adalet, yaşam, ölüm gibi temaları sorgulayabilirler. Bu noktada onu yetiştiren yetişkinlerin inanç sistemine göre konuşma şekillenir. Yine de ‘’Gökyüzünden bizi izliyor’’ gibi korkutucu ifadeler kullanmamaya özen gösterilmelidir).
[1] [1] Briere, J. N. ve Scot, C. (2014). Travma Terapisinin İlkeleri: Dördüncü Bölüm Travma Tedavisinde Temel Konular s.94-95. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları – Sage Publications