SERKAN KAHYAOĞLU, Klinik Psikolog
6 Şubat 2023 saat 4.17’de korkunç bir deprem yaşandı ülkemizde. Bu büyük afetin ardından kayıpların, yaralanmaların, birincil, ikincil, üçüncül travmaların yaşandığı, çarelerin bulunduğu ve bulunamadığı koca bir yıl geçirdik. Böyle büyük afetlerin yıl dönümleri iki temel noktayı gündeme getirir: Birincisi insanların yeniden travmatize olma olasılığı ve ikincisi ise hem bir destekleyici müdahale hem de bir ihtiyaç olarak yaşanan acı olayın, kayıpların anılma ihtiyacıdır. Bir başka deyişle yaşanan travmanın tekrarı nedeniyle oluşan psikolojik destek ihtiyacını karşılamak ve yaşananları dayanışma içinde, kimseyi dışarda bırakmadan, herkesi dahil ederek anma iki temel ilke olarak düşünülebilir.
Afet yıl dönümlerinde psikoloji: Yeniden travma ve anma ihtiyacı
Kitlesel afetler bireylerin, toplumların, kurumların ruhsal, zihinsel, bedensel, sosyal, duygusal bütünlüklerini aniden ve çok şiddetli şekilde bozan, parçalayan olaylardır. Afet sonrası yaşanan travma bireylerin ve toplumun yapabilme, kontrol edip yönetebilme, sürdürebilme, öngörebilme becerilerini bozar. Aynı zamanda özdeğer, özgüven, adalet, çevreye ve kendine güven duygularını zedeler. Bununla birlikte insan zihninin ve ruhunun “kendini yenileyebilme” özelliği sayesinde afet sonrasında birey ve toplum bu becerileri ve duyguları tamir etmeye başlar. Ama yıl dönümleri travmatik olayın etkisinin zihinde yeniden canlanmasına ve “yeniden travmatize” olunmasına neden olabilir. Buna bağlı olarak da herkes ama özellikle depremi yaşayan insanlar yalnız olmadıklarını, dayanışma içinde olduklarını hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla yıl dönümlerinde yeniden ve güçlü bir psiko-sosyal destek herkese iyi gelir. Psikososyal desteğin yanı sıra diğer önemli nokta herkesin bu olayın acı dolu deneyimlerini, kaybedilenleri “anma” ihtiyacıdır. Onları, olanları hatırlamak hem bir şefkat, sevgi dolayısıyla kayıplara bir saygı ifadesi sunma hem de birey ve topluluk olarak duygularını ifade etme, paylaşma, anlama, dayanışma olanağı sağlar. Bu yönüyle anmaların psikolojik açıdan iyileştirici etki yaratma güçleri vardır:
Yeniden travmatize olan insanlar kapsanmaya, anlaşılmaya ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaç çok doğal ve insanidir. Dolayısıyla depremin hemen arkasından yapıldığı gibi şefkatli bir şekilde dinlemek, korkuların, endişelerin, kaygılarının yanlış, hatalı olmadığını aksine anlaşılır ve beklenir olduğunu bilmek ve buna uygun davranmak gerekir. Yani yaşanan duyguları koşulsuz şekilde kabul etmek ve bir tür duygusal yoldaşlık yapmak uygun bir tutumdur. Böyle zamanlarda insanların bireysel ve/ya toplu olarak kendi isteklerine, kültürlerine, değerlerine uygun şekilde kayıplarını, afetin etkilerini anma tercihlerine saygı göstermek anlamlıdır.
Afet yıl dönümlerinde hatırlananlar ve duygular
Herkes yaşamında önemli etkisi olan olumlu ya da olumsuz olaylar sırasında yaşadıklarını farkında olarak ya da olmayarak zihnine kaydeder. Bu nedenle yağmur, soğuk, koku, kıyafet, eşya, renk vd. birçok olay, afetle ilgili hatırlatıcı etki yaratabilir. Dolayısıyla deprem anındaki korku, kaygı, üzüntü, suçluluk, çaresizlik, pişmanlık, acı ve benzeri birçok duygu yıl dönümü yaklaştıkça tetiklenebilir. Olaylar ve kişilerle ilgili anılar, rüyalar, düşünceler, duygular tekrarlanabilir. Uzun zamandır akla gelmeyen şeyler yeniden düşünülmeye başlanabilir. Çeşitli bedensel tepkiler, çaresizlik, umutsuzluk, ya da bu felaketten sağ kurtulmuş olmayla ilgili buruk bir rahatlık hatta belki suçluluk gibi karmaşık duygular hissedilebilir.
Bahsedilen bu durumun bir gerileme değil insan zihninin bir özelliği ve doğal olduğunu kabul etmek gerekir. Önemli olan bu hatıralar ve duygularla ne yapıldığı, bunların altında yatan ihtiyacın giderilip giderilmediğidir. Depremin yıl dönümünde insanlar hatıralarını ve duygularını yeniden ele almaya ve işlemden geçirmeye ihtiyaç duyarlar. Bir anlamda matemlerini, şefkatli, dikkatli ve mümkün olduğunca birlikte, dayanışarak yaşamak isterler.
Araştırmalar ve deneyimler travmatik yaşantılar sonrası hissedilen acının unutulması, göz ardı edilmesi yerine yaşanması, konuşulması, çareler üretilmesinin insanın ruh ve zihin sağlığı için işlevsel ve sağlıklı olduğunu göstermektedir. Acı paradoksu adı verilen bu kavram, bireyin acının içinde kalarak, deneyimleyerek güçlendiğini, anlama ve çözüm üretme kapasitesini geliştirdiğini belirtmektedir[1]. Böyle baktığımızda depremi yaşayan ve deprem sonrası destek vermek isteyen insanların birlikte ve dayanışarak, bu acı dolu hatıraları, kaybedilenleri anmaları, duygularını ifade etmeleri, anlamaları, kabul etmeleri çok değerli bir ruhsal güçlenme olanağı sağlayabilir. Çünkü bu paylaşımlar yeniden ve güçlü şekilde yapılanma, korunma, destek alma, mekanizmalarını kurar.
Özetle depremin yıl dönümünde yaşanan duyguların, hatırlanan anıların yeniden ele alınması, altındaki ihtiyaçlara mümkünse ve tercih ediliyorsa birlikte, dayanışarak çareler üretilmesi ruh sağlığı açısından çok değerlidir. Herkesin depremin yıl dönümünü farklı yaşayıp hissedeceğini akılda tutmakla birlikte bazı duyguların ve tepkilerin daha sık gündeme gelebileceğini kabul etmek gerekir. Bunlar aşağıda sıralanmıştır:
- Hüzün, özlem ve pişmanlık: Kaybedilen kişilerin hatırlanıp onlarla nelerin yapılamadığını hatırlamanın getirdiği özlem, hüzün ve pişmanlık gündeme gelebilir. Benzer şekilde yıkılan evlere, kaybolan eşyalara, başka bir şehre gidilmişse memlekete, eve duyulan özleme bağlı üzüntü hissedilebilir. Anıların, eşyaların, fotoğrafların saklan(a)mamasına ilişkin duyulan pişmanlıklar çok sık karşılaşılan duygulardır. Tüm bu duyguların altında yatan ihtiyaç destek ve teselli edilme ihtiyacıdır. Üzüntü, pişmanlık üstü kapatılmadan konuşuldukça, kabul edildikçe ve çareler üretildikçe tamir edilebilir. Tam da bu noktada depremin yıl dönümü, benzer şekilde koşturmaca içinde konuşulmamış, ifade edilmemiş yas duygularının ifade edilmesini hatta belki doyasıya ağlayabilmeyi sağlayabilir. Ruhsal açıdan bu oldukça sağlıklıdır.
- Korku, kaygı ve stres: Korku ve kaygı tepkileri afet sonrası zamanla azalır ama yıl dönümünde yeniden ortaya çıkabilir. En ufak bir seste, harekette, belki yağmurda, soğukta kaygı, korku tetiklenebilir. Olayı çok ağır yaşamış olanlarda ise bu korku, zaten birinci yılın sonunda henüz tam olarak kaybolmadığından, yıldönümü nedeniyle şiddetli bir şekilde alevlenebilir. Kabuslar ve depremi hatırlatan belirli yerlerle ilgili panik duyguları yeniden ortaya çıkabilir. Bilindiği üzere korku ve kaygının altında yatan ihtiyaç fiziksel ve duygusal olarak güvende olmaktır. Bu nedenle doğru bilgiyi, sürekli, tutarlı şekilde vermek gerekir. Ayrıca insanların bulundukları mekanlarda, konteyner kentlerde fiziksel ve duygusal olarak güvenlik ihtiyaçlarını fark etmek ve destek vermek önemlidir.
- Öfke, isyan ve adalet isteği: Yıl dönümleri, afetle ilgili kırgınlıkları ve öfkeleri tetikleyebilir. Kaybedilen yakınlara duyulan özlem, gereksiz bürokrasi, yeniden yapılanma ve iyileşme sürecinin yavaşlığı, tamamlanmamış işler, tutulmamış sözler öfkenin nedeni olabilir. Bu ve benzeri durumlara bağlı olarak isyan ve adalet isteği gelişebilir. Ayrıca bazen insanlar yaşamlarına hala istedikleri gibi bir çekidüzen verememiş olmaktan dolayı kendilerine de öfkelenebilir. Her duygu gibi öfke de bir ihtiyacı işaret eder. Öfkenin ve isyanın altındaki duyulma, anlatma ihtiyacının ve adalet isteğinin karşılanması, dinlenilmek, birlikte çözümler üretmek için kafa yormakla mümkün olabilir. Yıl dönümleri bir araya gelerek sorunların konuşulması fırsatını yaratabilir.
İşlevsel bir umutla yeniden ve birlikte
Depremden sonraki bir yılda bu anlatılanlardan çok daha fazlası yaşandı elbette. Ama bütün bunlara rağmen ve yine de bu kadar büyük bir afetin ardından olayları kontrol edip yönetebilme becerisine sahip olan bireyler ve toplum olabilmek için adımlar atıldı. Yeniden toparlanıp ayağa kalkmak için dayanışma ve paylaşım içinde büyük bir emek verildi ve verilmeye devam ediliyor, edilecek.
Farklı birçok büyük afette olduğu gibi 6 Şubat 2024 tarihi de unutmadığımızı, hatırladığımızı ve bölgedeki insanlarla birlikte olduğumuzu gösteren bir anma tarihi olabilir. Bu anma yeniden ve birlikte afetin etkilerini tamir etmek, umutları geliştirmek ve çareler üretmek için güçlü bir duygudaşlık yaratabilir. Depremin yıl dönümünde travma terapisinin iki temel bileşeni umut ve iyileşme için bize yol gösterebilir: Bütünleştirme ve işlevsellik/üretim.
Bütünleştirme derken bireyin duygu, düşünce ve davranış kapasitesinin bütünleştirilmesi kadar toplumdaki tüm bireylerin, kurumların da farklılıklarıyla dayanışma için bir araya gelip çözüm üretebilmesi anlaşılmalıdır. Yıl dönümü anma etkinlikleri herkesin ama en başta depremi yaşayan insanların istedikleri şekilde onlarla birlikte üretilen etkinliklerle yapılmalıdır. Anma etkinlikleri tüm farklılıkların kapsandığı ve herkesin dahil olduğu dayanışma sağlandığı bir işlevsellikle olduğunda önemli bir ruhsal kazanım sağlayabilir. Bir başka deyişle bölgedeki insanların ruh sağlığı için yıl dönümü etkinlikleri “deprem bölgesindeki insanlara değil orada yaşayanlarla, onlarla birlikte, onların istediği şekilde” planlandığında anlam kazanabilir. Bu etkinliklerin psikolojik sağlamlığı artırması ve güçlendirmesi için aşağıdaki ilkeler ve etkinlik önerileri dikkate alınabilir:
- Fiziksel ve duygusal güvenlik önceliklidir: İsteyen herkesin istediği kadar istediği şekilde katılımının fiziksel ve duygusal güvenliği sağlanarak katılmasının sağlanması çok değerlidir. Bazı insanlar çok daha fazla bazıları daha az yoğunlukta ve sayıda anma etkinliklerinin içinde olmak isteyebilir. Buna saygı gösteren bir tutumla mezar ziyaretlerinin, anma sohbetlerinin, müzik dinletilerinin, yapılan resimlerin sunulmasının ikramların planlı, şekilde herkesin birbirine saygı gösterdiği, kapsandığı, korunduğu şekilde gerçekleştirilmesi güvenlik ilkesinin sağlanması anlamına gelir.
- İstikrar ve sürdürülebilirliğin sağlanması güven duygusunu sağlar: Unutulmak ve yalnızlık hissi deprem bölgesindeki insanların en çok incindikleri noktadır. Bu nedenle anma etkinliklerinin önceden yapılanlar ve sonradan yapılacaklarla bağlantısının kurulması “buradayız, sizinleydik, sizinleyiz ve sizinle olmaya devam edeceğiz” duygusunu güçlendirecektir. Örneğin anma törenlerinin sadece bir günde değil birkaç haftayı kapsaması, ihtiyaçları karşılamak için çalışmaların devam edeceğini hatırlatmak herkese iyi gelecektir. İstikrar ve sürdürülebilirlik bireysel ve toplumsal güven için çok değerlidir. Bu noktada yapılan yardımın, desteğin, abartılmaması insanlarda borç ve minnet duygusu yaratmamasına özen gösterilmelidir.
- Çocukların üstün yararı unutulmamalıdır: Her afet ve travma çocuklar için daha fazla afet ve travmadır. Bu nedenle onlar için ayrı ve özel önlemler, etkinlikler düşünülmelidir. Bilindiği gibi neşe ve umudu en çok ve çabuk çocuklar üretir. Bu nedenle çocukların oyun oynaması, yetişkinlerin de onlarla oynaması, neşenin unutulmaması da anma etkinliklerinin bir parçası olabilir. Ayrıca ve tabii ki bazı çocukların özel desteğe ihtiyaç duyabileceklerini unutmamak ve gerekli psikososyal, maddi, manevi desteği sunmak öncelikli olmalıdır.
- Ebeveynler için özel önlemler ve destekler sunulabilir: Her kültürde çocukların kaybı ayrı ve özel bir yas sürecine işaret eder. Bu nedenle ebeveynlerin ayrıca ve özel olarak desteklenmeleri için psikososyal destek toplantıları, forumlar, sohbetler oluşturulabilir. Ebeveynlerin kendilerine iyi bakma sorumluluk ve hakları olduğu sık sık hatırlatılabilir.
- Öğretmenler ayrıca ve özel olarak desteklenmelidir: Depremi yaşayan ve/ya deprem bölgesinde çalışan öğretmenler çok özel bir görev yapmaktadır. Bu nedenle yıl dönümünde öğretmenlere özel etkinliklerin planlanması değerlidir. Vefat eden öğretmenlerin anılması için okullarda köşeler yapılması, anılarının hatırlanması için resim, yazı, konuşmalar psikolojik destek sağlar. Ayrıca şu anda görevde olan öğretmenler için özel destek grupları, duygu düzenleme, psikolojik sağlamlık temalarını içeren psikososyal destek atölyeleri planlamak düşünülebilir.
- Her kültür ve topluluk farklı şekilde anar: Deprem bölgesi aynı zamanda bir kültürel zenginlik bölgesidir. Lokmadan aşureye, helvadan yumurtaya, mumlardan çiçeklere, dualardan ayinlere, mevlitlere kadar onlarca anma ritüelini bir zenginlik, paylaşım, dayanışma fırsatı olarak görmek gerekir. Kimsenin dışarıda kalmadığı, herkesin istediği şekilde dahil edildiği, değerlerine, inançlarına uygun şekilde anmasını yapabildiği bir ortam yaratılması son derece yararlı bir ruhsal kazanımlar sağlar.
- Kırılgan ve dezavantajlı grupların unutulmaması gerekir: Engelliler, göçmenler, yaşlılar, ekonomik zorlukları olan kişi ve grupların dahil edilmesi, unutulmaması son derece değerlidir. Onların fark edilmesi, davet, ziyaret edilmeleri, ihtiyaçlarının sorulması yıl dönümlerinde önemli bir diğer kazanımdır.
- Bir yılda alınan yolun hatırlanması önemlidir: Hala eksikler, zorluklar olmakla birlikte bir yıl içinde birçok sorunla baş edildiğini de hatırlamak, hatırlatmak gerekir. Dayanışmanın, paylaşmanın, birlikte çözüm üretmenin yaşamda kalmayı, devam etmeyi sağladığını belirtmek, bunları konuşabilmek umut ve güçlenme sağlayacaktır.
- Semboller, rutinler, ritüeller oluşturulması yararlıdır: Deprem saatinde herkesin tüm Türkiye’nin ayakta olması mum yakması, dua etmesi, konuşması, paylaşması, sarılması, çok önemli ve destekleyici bir sembol olabilir. Ortak alanlarda anma sembolleri, resimler, karanfiller, ağıtlar, sohbet alanları oluşturulması yalnız, çaresiz, yetersiz hissetmek yerine birlikte, güvende, güçlü olma hissini geliştirebilir.
- Her birey kendi acısını kendi gibi yaşar ve anmak ister: Herkesin acısını kendisi gibi yaşama ve anma hakkına saygı gösterilmelidir. Bireylerin kayıplarını müzikle, resimle, yazıyla, duayla, yürüyerek, konuşarak, yemek yaparak nasıl isterse öyle anabileceğini unutmamak gerekir.
- Destek veren mesleklere gruplar unutulmamalıdır: Bir yıl boyunca psikolojik, tıbbi, sosyal, hukuki, eğitimsel destek veren kamu, STK, özel şirketlerde çalışan meslek gruplarının yıl dönümü etkinliklerinde unutulmaması ve desteklenmesi önemlidir. Onlara özel bir teşekkür, isimlerinin anılması çok anlamlı olacaktır.
- Birlikte ve dayanışarak yaptık yine yapacağız: Son olarak tüm bu iyileşme çabasının birlikte yapıldığı, herkesin katkı sunduğu, sunabileceği vurgusu çok değerlidir. Tüm anma etkinliklerinin temel amacının bireyin ve toplumun yapabilme, çözüm üretebilmek gücünü ve becerisini artırmak olduğu hatırlanmalıdır. Bu nedenle yaşamın içindeki rutinleri kurmak, sürdürmek, sorunları konuşmak çözmek için yaşanan yerde birlikte düşünmek, konuşmak için kalıcı yöntemler sağlanmalıdır.
Yapılması ve yapılmaması gerekenler
Yıl dönümleri yeniden yapılanma ve umut üretme için bir fırsat, yeniden yapılanma için bir enerji kaynağı olabilir. Bu kaynağın etkin, sürdürülebilir, kalıcı bir işleve dönmesi için yukarıda bahsedilen noktalar aşağıda mutlaka yapılması ve asla yapılmaması gerekenler tablosunda özetlenmiştir.
Mutlaka yapılması gerekenler | Asla yapılmaması gerekenler |
– Anma etkinliklerini depremi bölgesinde yaşayanlarla birlikte onlara sorarak yapmak,
– Herkesin kendi istediği kadar istediği şekilde dahil olmasına fırsat sağlamak, – Fiziksel ve sosyo duygusal güvenliği sağlayan bir plan yapmak, bunu şeffaf şekilde duyurmak ve uygulamak, – Farklı toplulukların değerlerine ve ritüellerine alan açmak ve saygı göstermek, – Çocukların gelişim düzeylerine uygun planlamalar yapmak, – Farklı şehirlerin, ilçelerin, köylerin, mahallelerin farklı ihtiyaç ve tercihleri olabileceğini hatırlamak. |
– Tek tip bir anma şekline herkesi mecbur bırakmak, akıl vermek, nasihat etmek,
– Kişisel istek ve tercihlere saygı göstermemek, katılama zorlamak ya da dışlamak, – Yardımları abartılı göstermek, minnet ve borçluluk hissettirmek, – Güvenliği sağlamayan, yetersiz eksik iletişim ve planları olan ya da plansız etkinlik yapmak, – Bazı ritüel ve değerleri diğerlerinden üstün görmek ve ayrımcı tutum takınmak, – Çocukların “çocuk” olduklarını ve gelişimsel özelliklerini unutmak, – Her bölgeye aynı anma törenini, etkinliklerini dayatmak. |
[1] Briere, J. N. ve Scot, C. (2014). Travma Terapisinin İlkeleri: Dördüncü Bölüm Travma Tedavisinde Temel Konular s.94-95. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları – Sage Publications