ECE YILMAZ, Klinik Psikolog
Ergenlik, insan yaşamının en değişken zamanıdır. Duygular fırtınalı, düşünceler, davranışlar ise oldukça değişkendir. Bir ergeni, sabahları soğuk, öğle vakti sıcak olan sonbahara benzetebiliriz. Nasıl giyineceğimizi bilemediğimiz mevsimler gibi, ergenlik “ne yapsam olmuyor”, “karar veremiyorum”, “her şey kötü gidiyor” gibi cümlelerin vaktidir. Bazen depresif bazen enerji dolu ergenlik döneminin en belirgin özelliği kimlik arayışıdır.
Kimim Ben?
Ergenliğin, çocukluk ve yetişkinlik arasında bir tür keşif süreci olduğunu söyleyebiliriz. Bir yanda akıp giden çocukluk ve yoğun duygular; diğer yanda kendini anlama ve kimlik edinme çabası, hızla değişen beden, arzular, gelecek hazırlıkları, arkadaşlarla ilişkiler, alınan tuhaf riskler… Biyolojik olarak, ergen beynindeki limbik sistem, riskli davranışlar sonucu ödüllendirilmiş hissetmeye daha duyarlıdır. Öte yandan bu davranışların sonuçlarını hesaplama, karar verme gibi işlevlerden sorumlu pre-frontal korteks hala gelişmeye devam eder. Dolayısıyla arkadaşlarının onayını alabileceği riskli davranışları kolaylıkla yapabilir.
Bedeninde ve duygusal dünyasında pek karışık işler olurken, ergen bakar, merak eder, dener, sorgular, beğenir, beğenmez, her an hızla yenilenir ve yenilenirken aradığı şey kendidir. Hızla gelişen, değişen ergene eşlik etmek oldukça zor olabilir. Belki de varoluşun en çok sorgulandığı bu dönemde, ergen özellikle ebeveynlerinden uzaklaşarak “kim” olduğunu arar.
Sınırlar ve Sorumluluklar
Ergen, kim olduğunu ararken doğal olarak sınırlarını dener, kurallardan sıkılabilir ve bağımsızlaşma, ayrışma, özerkleşme gibi isteklerini açıkça dile getirebilir. Karşı gelme, itiraz etme, farklı olma gibi davranışların altında kendini birey olarak görme ihtiyacı yatar. Ergen, kendini deneyimlerini, ailesinin yaklaşımlarını ve çevreyi gözlemleyerek keşfetmeye çalışır. Kendin, ailen ve çevre arasındaki bu dengeyi bulmak kim için kolay ki?
Elbette çocukluk döneminde değildir ergen ama bir taraftan da henüz 18 yaşını doldurmamış, çocuk haklarından yararlandığı bir yaştadır. Bir yetişkin kadar bilgi, deneyim de biriktirmemiştir. Bu nedenle ebeveynlerin de sınırlar konusunda akılları karışabilir. Sınırlar derken; hem ebeveynin sınırlarından hem de ergenin sınırlarından söz etmek gerekir. Ebeveynler “Neye izin vermeliyim, ne kadar serbest bırakmalıyım, ben nerede durmalıyım, neye ne kadar müdahale etmeliyim?” diye düşünürken zaman zaman birbiriyle çelişen, tutarsız tutum ve davranışlarda bulunabilirler. Bir ergen için, fiziksel ve duygusal güvenliğini ve iyi olma halini sağlayan, kendine ve aileye dair fikirlerinin, kararlarının konuşabildiği, yaşına uygun sorumluluklar aldığı ve sürdürdüğü bir çerçeve önemlidir.
Örneğin, o gün üzgün hisseden ve isyankar davranan bir ergeni düşünelim. Bu duygu durumu anlaşılmadığında, sohbet etmeye zorlandığında, üstüne bir süredir toplamadığı odası ile ilgili “Neden odanı toplamadın?” gibi eleştirel sorular o an sorulduğunda, küçük bir fırtınanın kopma olasılığı yüksektir. Yetişkinler için can yakıcı olsa da ergenlerin karamsarlığı, mutsuzluğu, isyanı deneyimlemesine; bunların ona nasıl bir etkisi olacağına bakmasına fırsat vermeleri önemlidir. Bunlar bireyselleşme, kendine özgü olanı anlama deneyimleridir. O an odanın durumunun tartışılmasının kimseye faydası yoktur. Uygun bir başka zamanda, kendisi ve ev ile ilgili sorumluluk alma sürecine bir birey olarak dahil edilmesi önemlidir. Örneğin, “Bu hafta içinde ailece sorumluluklarımız konusunda konuşmak için bir zaman belirlemeni istiyoruz.” diyerek, onun planlama yapmasını istemek, ihtiyaçlarına göre gündem oluşturmasına fırsat vermek iyi bir başlangıç olabilir.
İhtiyaçları Konuşabilmek
Bir ergenin bazen açık açık bazen daha gizli yollarla ebeveynlerinden isteğini şöyle özetleyebiliriz: “Artık küçük bir çocuk değilim anla! Neye ihtiyacım var, hangi konuda saygı görmek istiyorum fark et! Duygularım ve ihtiyaçlarım bu dönemde hızla değişecek ve bazen ailem olarak bu hıza yetişemeyeceksiniz biliyorum ama anlamak istemeniz bile yeterli gelebilir.”
Ergenin duygularını, ihtiyaçlarını samimi ve sabırlı bir şekilde anlamaya çalışmak önemlidir. Yorum yapmadan, onun adına çözüm üretmeden, öğüt vermeden, “ben olsam” demeden, sonuç odaklı olmadan sadece dinleyebilmek gerekir. Dinlemek ilişki kurmaktır; ilişkiler de samimi, içten ve dengeli olmamıza bağlıdır. Örneğin, “Arkadaşlarımla WhatsApp grubumuzda tartıştık!” diyen bir ergen için aklınızdan “Ne saçma bir konu!”, “Çocuk gibisin!”, “Alıyorum telefonunu, iyice teknoloji bağımlısı oldun!” gibi cümleler geçebilir. Bu cümleler ona zarar gelebileceği, incinebileceği gibi korkulardan oluşurken tam da bu anda “İhtiyacı ne?” sorusunu akla getirmekte yarar vardır. “Bu konunun onun için önemi ne olabilir?”, “Bu tartışmaya yüklediği anlam nedir?” gibi soruları düşünmek bile ilişkinizi güçlendirecektir. Her zaman yazılan kadar kolay olmasa da, genelde bu duyarlılıkta kalmak ve sadece dinlemek olası sorunların şiddetini azaltacaktır.