SERKAN KAHYAOĞLU, Klinik Psikolog
Ergenlik, yaşamın geçiş dönemi olarak bilinir. Doğal olarak bu dönem zorlukları ve heyecanları içerir. Ergenlerin beyni yetişkinlerden farklı olarak, duygulara daha fazla ve hızlı kapılır. Gelişim dönemi olarak, değişimin zorlu etkilerinin yaşandığı bu döneme ek olarak salgının etkilerinin gelmesi ayrı bir risk yaratmıştır. Üstelik salgın sırasında ülkemizde lise ve üniversite giriş sınavlarının tarihlerinin ileri geri alınması ergenlerin psikolojilerine bir başka sorun olarak yansımıştır.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonuna (UNICEF) bağlı Innocenti araştırma merkezi tarafından aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa Birliği (AB) ile Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) dahil 41 ülkede yapılan “Etki alanları-Zengin ülkelerde çocukların refahını ne şekillendiriyor?” başlıklı araştırmaya göre hayatından memnun olan 15 yaşındaki çocukların oranının en düşük olduğu ülke %62 ile Türkiye görünüyor.[1] Yaşamın en coşku dolu, en heyecanlı döneminde, bu kadar çok ergenin yaşamından memnun olmamasının nedenleri üzerine düşünmeliyiz.
Ergenler salgını nasıl algıladı?
Öncelikle belirtmek gerekir ki; ergenler de her yaş döneminde ve her ülkede olduğu gibi bu salgını içinde bulundukları sosyo-ekonomik sınıfa göre yaşıyorlar. Örneğin, uzaktan eğitime erişimde ekranlı cihazları olmayan önemli bir kesim sorun yaşıyor. Bununla birlikte birçok ergen için telefonları, bilgisayarları, tabletleri çok sık ve ustaca kullandıkları araçlarıydı. Salgının başlarında ekranlı cihazları olan ergenlerin, cihazlarıyla baş başa kalmalarından memnun oldukları bile söylenebilir. Ama süre uzadıkça sıkıldıklarını, hayatlarında en anlamlı kişiler olan arkadaşlarıyla görüşememekten mutsuz, gergin olduklarını söylemek mümkün. Özel okul öğrencilerinin görece sıkı hatta abartılı bir uzaktan eğitim aldıklarını ama devlet okulu öğrencilerinin ise çoğunun yetersiz bir kısmının ise internet ve cihaz erişimleri olmadığı için eğitim olanaklarından hiç yararlanamadıklarını gözlemledik. Pandemi uzadıkça bu iki grubun da zamanı anlamlı, verimli şekilde geçirmekte zorluklar yaşadıklarını; ebeveynleriyle ders çalışma, ev içi işleri paylaşma, ders dışı zamanlarda internet kullanımı gibi konularda çatışmalar yaşadıklarını gördük. Özellikle sokağa çıkma yasağı yaşadıkları dönemin sonlarına doğru bu çatışmalar arttı. Sokağa çıkma izni verildiğinde ise ergenlerin bir kısmının maske kullanımı, fiziksel mesafeye uyum konusunda yetişkinlerden çok daha dikkatli ve başarılı olduklarını gördük. Diğer bir kısmının ise “bana bir şey olmaz” diyerek önerileri önemsemediklerini fark ettik. Bu noktada sorumluluklarını alan ergenleri takdir etmek ama önerileri ciddiye almayanlara kendilerine ve çevrelerine verebilecekleri zararı açıklamak değerli olacaktır.
Okullar tekrar açılırken ve yüz yüze eğitime dönülürken ergenler
Herkes gibi ergenler de bu dönemin yaşattığı belirsizliğin olumsuz etkilerini yaşıyor. Okulların açılacağı, yüz yüze eğitime geçileceği söyleniyor ama sık sık bunun zamanı, yöntemi değişiyor. Bu durum da ergende zaten az olan sabretme, erteleme becerisini zorluyor. Bir an önce arkadaşlarını görmek, akran grubuyla bir arada olmak isteyen ergenlerin belki de hiç olmadıkları kadar okula gitmek istediklerini duyuyoruz. Sabırsızlık, belirsizliğin sonlanması, arkadaşlarını, okulunu, öğretmenleri özlemek, anne babayla geçirilen zamandan bıkkınlık, hatta tükenmişlik ergenlerin sık yaşadıkları duygular olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan okullar açılsa da en azından bir süre fiziksel ortam eskisi gibi olmayacak. Yani fiziksel etkinlikler, yemek, ulaşım, sınıf içi ve dışı düzenlemeler haklı olarak sağlık önlemlerine uygun olarak düzenlenecek. Bunun sonucu olarak da ergenlerin başka bir davranma, düşünme ve hissetme tarzı geliştirmeleri gerekecek. Tam bu noktada doğru, tutarlı ve açık iletişim her zamankinden daha önemli hale gelmektedir.
Okula dönerken ergenler ne yapabilir?
Ergenler için okula dönüşte arkadaşlarına özlemlerini gidermenin ve birlikte vakit geçirmenin keyfini, belirsizliğin bir oranda ortadan kalkmasının rahatlığını, yüz yüze eğitimin -kurallara uyarak- değerini yaşamak öncelikli olabilir. Arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle salgının etkilerini, duygularını paylaşmak, kendilerini ve çevrelerini koruyan bir tutum içinde olmak, bolca konuşmak, duygu-düşünce paylaşımı içinde olmak okula dönüşte ergenlerin psikolojileri için yararlı olacaktır. Bir diğer önemli nokta ise bu şartlarda da olsa ergenlerin akademik, sosyal, duygusal olarak kendilerine hedefler koymalarıdır. Çünkü boşluk ve belirsizlik ruhsal olarak yıpratır. Kendi akademik durumunu tanımlamak, ilerleme hedeflerini öğretmenleriyle birlikte belirlemek ve planlamak, arkadaş gruplarıyla ilgili de yeni kişilerle tanışmak, yakın arkadaşlarının önemini bilmek, hakkını vermek, duygularını açık net ama karşı tarafı kırmadan ifade edebilmek bu dönemde ergenin kendine koyacağı hedeflere örnek verebilir.
Öğretmenler ne yapabilir?
Öğretmenler öğrencilerin/ergenlerin rol modelleri ve liderleridir. Dolayısıyla öğretmenin bu dönemde; demokratik, müşfik, anlayışlı, kabul edici ve en önemlisi net, açık iletişim kuran bir tutum sergilemesi her zamankinden önemlidir. Çünkü bir tür travma ve büyük bir özlem sonrası tekrar bir araya gelinmektedir. Öğrencilerin her birinin farklı ve benzer deneyimleri, duyguları, hedefleri, düşünceleri olabileceğinin farkında olmak öğretmenin işini kolaylaştırabilir. Bu nedenle öncelikli olarak öğrencileri dinlemek, onların kendilerini ifade edebilecekleri alanlar açmak gerekmektedir. Örneğin, ilk derslerde deneyim paylaşımı yapmak, okulun güvenli ve sağlıklı olması için öğrencilerin fikirlerini almak işe yarayabilir. Okul yönetiminin yol haritasını gerekçeleriyle birlikte açıklamak bu paylaşım zamanlarında mutlaka yer almalıdır. Herkes için belirsizliği okul içinde yapılandırma yaparak belirli hale getirmek, salgının etkilerini birlikte çözüm için öğrencileri dahil etmek önemli ve işlevseldir. Bir diğer önemli nokta ise öğretmenlerin ergenlerle iletişimlerinde her dönemde ama en çok da bu dönemde mizahı derslere, okulun içine sokmalarının değeri ve önemidir. Çünkü mizah ruhu ve zihni yeniler, çok yönlü ve esnek düşünmeyi destekler.
Ebeveynler ne yapabilir?
Ebeveynler için ergenliğin kanın deli aktığı “delikanlı” bir dönem olduğunu unutmamak belki de hep akılda tutulması gereken bir nokta olmalıdır. Dolayısıyla ebeveynlerin ergenler için fiziksel hareket alanı yaratmaları çok önemlidir. Ergenlerin bu dönemde hemen herkes gibi yalnızlıktan, izolasyondan sıkıldıklarını hatırlamak gerekir. Bu nedenle Profesör Selçuk Şirin’in dediği gibi güvenli sosyal adalar oluşturmak anlamlı olabilir. Yani virüsün olmadığından emin olduğunuz dostlarınızla, çocuklarınızın arkadaşlarıyla görüşmek psikolojik destek için yararlı olacaktır. Özellikle ergenlik döneminde izolasyon, yalnızlaşma çeşitli zorluklar yaratabilir. Ergen ebeveynlerinin bu dönemde yapabilecekleri en önemli beceri çocuklarını iyi gözlemlemek ve onları yargılamadan, akıl verme vehmine kapılmadan dinlemek, anlamaya çalışmaktır. Ergenler için nasihat almaktan daha çok birlikte çözüm üretmek değerli ve kalıcıdır. Dolayısıyla ebeveyn olarak sorunları nasıl çözdüğünüzü anlatmak, duygularınızı açıklamak ve onların nasıl yaptığını dinlemek en uygun rol model olmak anlamına gelir. Salgının herkesi farklı düzeylerde zorladığı açıktır. Burada ebeveynlerin yaşadıkları zorlukları saklamak yerine ifade etmeleri gerekir ama bunu işlevsel bir umutla sunmaları önemlidir. Yani “evet bu evde kalma konusu benim de canımı sıkıyor, üzülüyorum, kızıyorum ama birlikte yapabileceklerimizi keşfetmek bana iyi geliyor. Ayrıca her geçen gün çözüme de yaklaşılıyor” gibi bir yaklaşım anlamlı ve işlevsel olabilir.
Özetle, ergenin pandeminin olumsuz etkisini aşması için; belirsizliği belirli hale getirmek, duyguları ve ihtiyaçları ifade etmek, yeni normalin şartlarını açık, net, tutarlı tarif etmek ve uygulamak gerekmektedir. Umut, mizah ve paylaşımın herkes gibi ergenlerin yaşamında da yer alması son derece değerlidir.
[1] https://www.birgun.net/haber/unicef-in-arastirmasinda-turkiye-son-sirada-314279