CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
“Çikolata istiyorum hem de hemen!”
Sosyal medyada marshmellow deneyi ile karşılaşmış olabilirsiniz. Deneyi yapan kişi, çocukla birlikte odaya giriyor, çocuğun önüne bir marshmallow koyuluyor. Çocuğa “Ben odaya dönene kadar bunu yemezsen ikincisini alabilirsin. İster ye, ister bekle” diyor. Yani hazzı ertelerse ödülün iki katına çıkacağını söylüyor ve odadan çıkıyor. Daha sonra çocukların farklı tepkiler verdiğini görüyoruz; dokunanlar, çaktırmadan ufak ufak tadanlar, beklerken ne yapacağını bilemeyenler, sabırsızlananlar, kendini alıkoyamayıp yiyenler… İlk olarak 1970 yılında Columbia Üniversitesi’nde yapılan bu deney, 4-6 yaş aralığındaki çocukların öz-denetim becerisini değerlendirmek için yapılıyor.
Çocuklar pek çok şeyi isteyebilirler; “arabayı da alalım, bu oyuncak benim olsun, çikolata alalım, yeni model telefon istiyorum” gibi cümleleri sıklıkla duyuyor olabilirsiniz. Özellikle teknoloji çağı çocukları, eylemlerinin sonuçlarına hızla ulaşmaya çok aşinalar. Bir tuşa basıyorlar, çizgi film başlıyor, bir tuşa basıyorlar, oyuncaklar konuşuyor. Bu koşullar altında çocuklar parmağını şıklatınca istediğini elde etmeye alışık olabiliyor. Aksi bir durumla karşılaşmaya ise tahammülleri az olabiliyor, hayal kırıklığına uğrayabiliyor, üzülebiliyor ya da öfkelenebiliyorlar.
Çocukların isteklerinin sınırsız olabileceğini, bu isteklere sınır koymanın önemli olduğunu unutmamak gerekiyor. İsteklerin maddi olarak ebeveynleri zorlaması şart değil, küçük yaşlardan itibaren bazı eşyalara sahip olmak ya da etkinlikleri yapmak için “daha sonra”yı, “bir sonraki sefere”yi duymuş olmaları, beklemeyi, hazzı ertelemeyi ve yapabileceklerinin sınırını bilmeleri önemli olabilir. Çünkü sınırları belirleyebilmek ve koruyabilmek her alanda, her yaşta önemli ve koruyucudur. Sınırlar “ben- diğeri” ayrımını yaparken, fiziksel olarak bedenini tanıyıp korumaktan, istemediği bir olay, durum karşısında “hayır” diyebilmeye kadar pek çok alanda öz-denetim ve öz-güven kazandırmakta etkili olabilir.
Peki, çocuklara nasıl sınır koyulabilir?
Sınırları, kuralları önceden çocukla birlikte karar vererek belirlemek
“Hayır, daha sonra, bir dahaki sefere” demenin pek çok şekli var, bunun nasıl ve ne şekilde söylendiği önemli. Markete her gittiğinde istediğini almış bir çocuğun, markette babasının bacağında “Ama istiyorum!” diye ağlarken “bir daha geldiğimizde alırız” denmesi, daha çok ağlamasına, tartışmaların tırmanmasına neden olabilir. Ebeveyn olarak, çocuğunuzun isteklerini, ihtiyaçlarını, bir durum karşısında ne ile karşılaşabileceğinizi önden düşünmek işe yarayabilir. Çocuğun nelere izni var, neyi, ne kadar yapabilir ve hangi noktada durması gerekir gibi kurallar önceden konuşulabilir. Örneğin, alışverişe gitmeden önce, birlikte neler yapacağınızın, neler alacağınızın üzerinden geçilebilir, onun da ne alabileceği, kaç tane alabileceği gibi detaylar konusunda bir anlaşma yapılabilir. Her seferinde mutlaka bir şey alma üzerine yapılan anlaşmalar yerine çocuğun isteğinin, ihtiyacının duyulması, dinlenilmesi önemlidir. Böylece çocuk, kurallara, sınırlara daha kolay uyabilir.
Az “hayır” demek, nedenini açıklamak ve seçenek sunmak
Ebeveynler zaman zaman otomatik olarak “hayır” diyebilirler. Nelere ve neden hayır dediğinizin farkında olmanız önemlidir. Sürekli “hayır” cevabı ile karşılaşan çocuklar, ne yaparlarsa yapsınlar olumsuz bir tepki alabileceklerini düşünebilirler. Dolayısıyla kural ve sınırlar etkisini kaybedebilir, “ama hep hayır hep hayır diyorsun” tepkisi ile karşılaşılabilir. Bu konuda net olmak, çocuğun yaşına ve durumlara uygun gerçekçi kurallar ve sınırlar belirlemek, “hayır” dediğinizde bunun nedenini çocuğa açıklayabiliyor olmak gerekir. Bazen sadece nedenini açıklamak yeterli da olmaz, bir birey olarak onun da karar verebileceği ya da karara katılabileceği seçenekler sunmak gerekebilir. Örneğin, pandemi sürecinde maske takmadan sokağa çıkmak isteyen çocuğa güvenliği, sağlığı için “hayır” demek gerekir. Çocuğun neden maske takmak istemediği konuşulduktan, neden maske takması gerektiği açıklandıktan sonra “istersen beyaz olanı, istersen renkli olanı takabilirsin” denilebilir. Bu tür durumlarda, maddi ya da manevi ödül-ceza sistemlerini kullanmamak önemlidir. “Maskeni şimdi takarsan istediğin oyuncağı sana alacağım” ya da “Maskeni tak yoksa bu gece televizyon izleyemezsin” gibi cümleler uzun vadede işe yaramayacağı gibi, çocuğun istenen davranışı ancak bir karşılığı olması durumunda yapması gerektiğini öğretebilir.
Tutarlı bir rol model olmak
Ebeveyn olarak evin kurallarına siz de uyuyor musunuz? Sorumluluklarınızı önemsiyor, zamanında yerine getiriyor musunuz? İşe söylenerek gidiyor, evde geldiğinizde çantanızı öylesine bir yere atıyor, odanızı keyfiniz istediğinde topluyorsanız, çocuğun da benzer davranışları sergileyebilmeye izni var demektedir. Bir başka deyişle, çocuklardan beklediğiniz, istediğiniz davranışları sizin ne kadar yapabildiğiniz, ona ne kadar rol model olabildiğiniz önemlidir. Çocuğa rol model olurken, kendi davranışlarınızda, söylemlerinizdeki tutarlılık kadar çocuğa bakım veren yetişkinler arasındaki tutarlılık da belirleyicidir. Örneğin, bazı ebeveynler kendi çocukluğunda sahip olamadığı oyuncaklara, eğitim şartlarına, sosyal imkanlara çocuğu talep bile etmeden sahip olsun isterken, bazıları çocukların istediklerini elde etmesi için zorlanması gerektiğini düşünebilir. Çocuk yetiştirmeye dair birbiriyle çelişen tutumlar bir araya geldiğinde çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir. Örneğin, bir markette anne “Daha önceden anlaşmıştık, bugün bunu almayacağız” dediğinde, baba “hadi al al diyorsa”, bu ve bundan sonraki anlaşmalar çocuk için artık uygulanabilir olmaktan çıkabilir. Yeterince ısrar ederse, ağlarsa, istediğini elde edebileceğini düşünerek, sınır denemeleri yapmaya başlayabilir. Tutarlılığın sağlanabilmesi için, çocuğun etrafındaki yetişkinlerin çocuk yetiştirme, yöntemler, kurallar gibi konularda konuşmuş ve aralarında bir anlaşmaya varmış olmaları çocuğun sağlıklı gelişimi için önemlidir.
Değişen dünyada, hızlı sosyal medya, teknoloji, çabucak izlediklerimiz, yediklerimiz düşünüldüğünde, her şeyi hızla edinmeye ve tüketmeye bizlerin de alıştığını söylemek mümkün. Bu zamanda beklemek, ertelemek, istediklerimizi elde edememek zaman zaman yetişkinler için bile zor olabilir. Çocuklardan bunu isterken, verdiğimiz siparişin nerede olduğunu görmek için gün içinde kargoyu kaç kere kontrol ediyoruz diye bir düşünebiliriz. Pek çok şeyde olduğu gibi, çocuklara tutarlı bir şekilde örnek olup, gerçekçi beklentiler içinde olunduğunda, yaşına uygun açıklamalar yapıldığında, çocuklar beklemeyi, kurallara uymayı öğrenebilirler. Hatta en önemlisi, kendi öz-denetimlerini geliştirip, yetişkinler yanlarında olmadığında da kurallara uyabilir, kendi sınırlarını da koruyabilirler.