CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
Rengarenk diyarları, olağanüstü olayları ve karakterleri ile bizi içine çeken masallar, çocuklar hatta bazen yetişkinler için eğlenceli ve öğreticidir. Masallardan yaşamla ilgili bazı bilgiler ediniriz. Örneğin, iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı görür; farklılıkları tanır, saygıyı, sevgiyi, paylaşmayı öğrenir; masalın sonuçlarından çıkarımlar yaparız. Benzer şekilde, masallarda toplumsal cinsiyet rollerinin, toplumun cinsiyetlere göre atfettiği, “uygun” olarak kabul ettiği, her türlü davranış biçiminin, sıfatın, yakıştırmanın izlerini de görürüz. Masalların bu bağlamda dile getirdiklerine dair düşünmek ve tartışmak gerekir.
Masallarda kadınlar ve kız çocukları
Mesela kadınların ve kız çocuklarının her zaman korunması, kollanması gerekir. Bir yasak, uyarı vardır ve sözden çıkan kadının başına kötü bir şey gelir. Örneğin, kırmızı başlıklı kızdan destek alarak “kötü yola düşer” diyebiliriz. Öyle ya kırmızı başlıklı kızın ormanda ne işi vardır? Tüm ülkedeki iğneler toplatılmasına rağmen nakış merakı sonucu parmağına iğne batan uyuyan güzel, yeryüzünü merak bile etmemesi gereken küçük denizkızı. Kız çocuklarına adeta “hava kararmadan evde ol”, “o sokağa girme”, “kız başına oraya gitme” denildiğini duyarız.
Masallarda prensesler hep çok zarif ama bir o kadar da kırılgandır. Bu sıfatlar, tanımlanan fiziksel özelliklerde bile karşımıza çıkar. Prensesler zayıf, dillere destan güzelliğe sahip, ince belli, kalem kaşlı, al yanaklıdır. Örneğin, “Prenses ve Bezelye Tanesi” masalında böylesine güzel bir kızın nasıl olur da asil soydan olmadığı sorgulanır. Bu fiziksel özellikler “iyi ve beklenen/istenen” olmakla eşleştirilir. Prenseslerin bir diğer özelliği hamarat olmalarıdır. Külkedisi bütün bir evin işini yapar, Pamuk Prenses sarayda prenses olarak büyümüştür ama saraydan ilk ayrı kalışında 7 cücenin işini, “hizmetini” yapar, evi çekip çevirir. Kadınların ev işlerini yapabiliyor olması beklenir.
Pek çok ölçüte uymayan prensesimiz Güzel ve Çirkin’in Güzeli Belle, hamaratlığın dışında çokça kitap okur. Ama babasının hatasını telafi etmek için hayatını bırakır ve hiç bilmediği bir şatoda kim olduğunu bile bilmediği birisi ile yaşamaya başlar. Kardeşlerini kötü büyüden kurtarmak için dikenli otlar toplayan ve elleri yara olsa da yelek ören prenses, babasının davet etmediği peri tarafından uykuya hapsedilen uyuyan güzel gibi. Kadınlardan sıkça günlük hayatta, romantik ilişkide, iş ilişkisinde erkek karşısında sessiz kalması, itiraz etmemesi, “elinin hamuruyla” mevzu bahis olaya karışmaması beklenir. Eğer dahil olacaksa bir erkeği “iyileştirmesi” mesela fiziksel, sözel, ekonomik şiddete maruz kaldığı halde eşini idare etmesini yani kurbağayı öpmesini, sabretmesini isteyenler ile karşılaşırız.
Masallarda erkekler ve oğlan çocukları
Biraz durup düşününce, masalların erkek olmaya yüklediği anlamları fark edebiliriz. Zengin olmak, yakışıklı olmak, zeki olmak, dağları delecek kadar cesur ve güçlü olmak, diyar diyar gezmek, vurmak, kırmak, kadına bakmakla yükümlü olmak, “krallığının” yani ailenin itibarını korumak gibi temaları sıklıkla görürüz. Örneğin, Jack’in annesine bakması gerekir ve bunun için bir devin diyarına gider. Tıpkı oğlan çocuklarından büyüyüp, çalışıp ebeveynlerine maddi destek olması beklendiği gibi. Bunlar, erkek olmanın şartları gibidir ve eğer bunlar yapıl(a)mazsa “erkekliğin” tehlikeye gireceği iması oldukça açıktır. Örneğin, yakışıklı, güçlü ve zengin olmayan keloğlan, prenses ile kavuşamaz.
Masallar ve ebeveynler
Ebeveynliği bile vurur masallardaki kalıp yargılar, toplumsal roller. Ebeveynlik kadının işidir, erkekler çocuk bakmayı bilmezler, bilemezler. Dolayısıyla annesi olmayanlar Külkedisi’nin durumuna ya da Hansel ve Gratel gibi “kötü üvey anne”nin eline düşebilir. Hansel ve Gratel’in üvey annesi onları ormana bırakmaya çalışırken, Pamuk Prenses’in üvey annesi onu pek çok yöntemle öldürmeye çalışır. Çocuklar için ebeveynlerin boşanması ya da kaybı –sürecin nasıl yönetildiği çok önemli olmakla birlikte- zorlu bir süreç olabilirken, “üvey kötüdür” mesajı ile birleşince pek çok önyargıyı besleyebilir.
Masalları daha önce bu gözle okumamış olabiliriz. Durup düşününce korunması gereken kadınlar yerine kendini korumak konusunda güvendiğimiz kız çocukları ve büyüyünce “tehdit” olmayacak oğlan çocukları yetiştirmek üzerine düşünmek, “iyi” olmayı güzel/ yakışıklı olmakta aramamak, hamaratlığı, mutfak malzemesi oyuncaklarını “evlenmeden önce yemek yapmayı öğrenmeyi” yalnızca kız çocuklarına ait görmemek değerlidir. Benzer şekilde, başına ne geliyorsa bedelini öder ödülünü alır demeden “hayır” diyebilme ve merak edebilme özgürlüğünü her çocuğa tanıyarak, “sen erkeksin kız kardeşin/ annen sana emanet, sen artık evin erkeğisin” diye bir oğlan çocuğuna gereksiz, abartılı sorumluluk yüklemeden önce düşünebiliriz. Öte yandan çocuğuna bakım verme sorumluluğunu alan babalar olduğunu da hem görerek hem uygulayarak model olmak bir başka adım olabilir.
Çocuklara masal okurken önceden okumuş, ne ile karşılaşacağımızı biliyor olmak, cinsiyetçi bir ifade, olay örgüsü ile karşılaşınca “sanki burada bir şey tuhaf, nasıl olsaydı?” “sen bu masal kahramanının yerinde olsan ne yapmak isterdin, nasıl olsun isterdin?”, “sence farklı davransa, ne olurdu, ne yapabilirdi?” gibi sorular sormak etkili olabilir. Bazen “bence burada kız ve oğlan çocuklar bu sorunu birlikte çözebilir” gibi açıklamalar yapmak, “senin hayallerin ve isteklerin önemli, değerli” mesajları vermek işe yarayabilir. Duyguları konuşmak ve herkesin korkabilir, üzülebilir, kızabilir olduğunu, şiddet göstermeden bu duygularını ifade edilebileceğini vurgulamak etkili olabilir. Özetle, çocuklara masal okurken onlarla konuşmak, fikirlerini sormak, soru sorarak onları düşündürmek önemlidir.
Masallarda karşımıza çıkan toplumsal cinsiyet rollerini dönüştürebilmek için biz yetişkinlere, ebeveynlere düşen çocukların eşitlikçi bir yaklaşımla düşünmelerini sağlayacak fırsatları tanımaktır. Hatta belki çocuklar, henüz kalıpyargılar zihinlerine çok yerleşmeden bu irdelemeyi yapmakta, masallara alternatif yollar çizmekte bizden hızlı bile olabilir. Gökten üç elma düşmüş biri tüm ön yargılardan sıyrılmış masallara, biri bu yolda rehberlik yapan ebeveynlere, yetişkinlere ve sonuncusu kendi masalının kahramanı olan tüm çocuklara.
Karataş, A. (2020). Uyuyan Güzel Uyandı. İstanbul: Nemesis Kitap
Ölçer, E. (2003). Türkiye Masallarında Toplumsal Cinsiyet ve Mekan İlişkisi. (Doktora Tezi, Bilkent Üniversitesi, Ankara)