EGE ORTAÇGİL, Klinik Psikolog
Duygusal ilişkilerde zekadan, akıldan etkilenir misiniz? Edebiyat, sinema, tiyatro, müzik, resim ve diğer pek çok alanda konuşulabilen, “peki, şu şairi bilir misin?” sorusunun es geçilmediği, sosyo-politik analizlerin havada uçuştuğu, “hayat üzerine bir teori de biz yazdık” durumuna gelinen entelektüel, derin sohbetler pek çok kişinin ilgisini çekiyor olabilir. Elbette, etkilenmeniz, ilginizi çekmesi, “zeka da önemli tabi” gibi söylemleriniz, kendinizi “sapyoseksüel” olarak tanımlamak için yeterli olmayabilir.
Sapyoseksüel mi?
“Sapien” ve “sexualis” sözcüklerinden oluşan bu kavram, meşhur “homosapiens” kitabından aşina olabileceğiniz gibi, sapien yani “akıllı, zeki olmak” ile cinsel arzuyu buluşturuyor[1]. Sapyoseksüeller, cinsel ve/veya duygusal olarak zeki insanları arzulayan kişiler olarak tanımlanıyor[2]. Akıl, zeka, bilgi birikimi, kelime dağarcığı gibi unsurlar gönlün kime doğru koştuğunu, duygusal bağın kiminle kurulduğunu doğrudan belirliyor ve bunlar arzunun temelini oluşturuyor. Bir başka deyişle, kimyasal elementlerin atom numaralarını bilmek, Judith Butler’dan alıntılar yaparak konuşmak, Velázquez tablolarının pigment analizleri üzerine kafa yormak, Trivial Pursuit oynamak erotik algılanıyor. Başarı, yaşamdan alınan keyif, kaygıyı, stresi düzenleyebilme, öz-bakım, fiziksel özellikler, maddi durum gibi ilişkide değerlendirilebilecek farklı unsurlar sapyoseksüeller için pek çekici görünmüyor. Zaten bu unsurların zeka ile –en azından bilişsel IQ ile- doğrudan bir ilişkisinin olmadığı da biliniyor[3],[4],[5][6].
Zekanın türlerine, nasıl tanımlanabileceğine dair tartışmalar devam ederken, sapyoseksüelliğin cinsel bir yönelim olarak tanımlanmaması gerektiğini savunanlar da bulunuyor. Bilgi, zeka, eğitim, akademik ilgi gibi unsurları el üstünde tuttuğundan, ayrımcı bir tarafı olabileceği üzerine tartışılıyor. Tıpkı “ben sadece 90-60-90 olanlarla birlikte olurum” demek gibi bilgiye ulaşmaya, okumaya, akademik birikim edinmeye dair eşit fırsat sağlanmamış kişilere dair önyargıları, ayrımcı tutum ve davranışları destekleyebileceği düşünülüyor. Hatta bu nedenle, farklı cinsel yönelimleri kapsayan bazı flört uygulamaları, kişinin kendini sapyoseksüel olarak tanımlama seçeneğini kaldırmış durumda.
Terapi odasında sapyoseksüellik
Sapyoseksüelliğin ruhsal ve ilişkisel dinamikleri üzerine farklı görüşler olduğunu söylemek mümkün. Terapide de-hemen hemen her danışanla olduğu gibi- kendini sapyoseksüel olarak tanımlayan bir kişinin arzuları ve bunların anlamları üzerine konuşmak önemli oluyor. Bu noktada, birkaç adım geri gidelim. Terapide kişi kendini, kimliğini, yönelimini nasıl tanımlarsa tanımlasın, bu kabul edilir. “Ben bir ağacım”- Ağaçsın. “Ben kendimi akışkan olarak tanımlıyorum”- Akışkansın. “Ben ibneyim”- İbnesin. Nokta. “Ama eşcinsel demek daha doğru olmaz mı?” demeden. Onaylarsınız, onaylamazsınız, kendi dünya görüşünüze uyar, uymaz, size yakın gelir, gelmez, bunlar terapistin kendi terapisinin, süpervizyonunun konuları, başka odaların tartışmalarıdır. Terapi odasında “evet ama” demeden, mutlaka değişmeli ya da değişmemeli gibi yargılarda bulunmadan, karşınızdaki kişinin tanımlarını koşulsuz kabul edersiniz. Ve bu kabul, kişinin tüm tanımlamalarını konuşulabilir kılar. Birlikte üzerine düşünebilir, keşfedebilirsiniz. Örneğin, kendini sapyososyal olarak tanımlayan biri için diğerinin zekası nasıl oluyor da bu kadar ayırıcı ve önemli? Zeka onun için ne anlama geliyor, neler çağrıştırıyor? Peki ya kendisi? Kendisini zeki buluyor mu? Arzuladığı kişi ona nasıl hissettiriyor? Eksik, tamamlanmış, seçilmiş, yetkin, önemli, daha yetersiz? Bir yarışma gibi mi ilişki, bol rekabetli, alttan alta kim kimden daha üstün sorgulanan? Daha çok doyurucu, öğretici, keyifli mi yoksa? Her birey biricik, her ilişki de kendine özgü olduğundan, bu soruların yanıtları da çokça değişiyor, farklı anlamlar veriliyor ve bu anlamlar içinden kendini anlamaya dair bir yolculuğa çıkılıyor.
Kendinizi sapyoseksüel olarak tanımlayın ya da tanımlamayın, temel olarak, karşınızdaki kişiye bir parça hayranlık duymak, onu idealize etmek, yüceltmek ilişkide önemli unsurlar olsa da bilgi gibi güç kaynaklarının ilişkide baskın olarak bir tarafın elinde bulunması zorlayıcı olabilir. Karşınızda sürekli bilgi aktaran, zekasını konuşturan biri ile ilişki, eğlencesini, doğallığını, samimiyetini kaybedebilir. İç dünyasını, duygularını, düşüncelerini, davranışlarını sürekli rasyonel ve entelektüel bir zemine oturtan biri ile birliktelik yorucu olabilir, kişi zamanla kendini yetersiz, değersiz hissedebilir. Yani duyguları ararken insan yorulabilir. Hemen her ilişkide, eşitlik, dayanışma, esneklik, açık ve karşılıklı iletişimle ihtiyaçların anlaşılması önemlidir.
Cinsiyet kadın-erkek gibi ikili sistemler üzerinden tanımlanmadığında, kadın ve erkeğin birbirlerini tamamladıkları gibi düşüncelerden, inançlardan özgürleşildiğinde, cinsiyet kimlikleri ve “gönül işleri” bakımından karşınıza rengarenk, zengin bir alan çıkıveriyor. Homoseksüel, biseksüel, aseksüel, panseksüel, demiseksüel gibi 100’den fazla kavram daha fazla konuşulmayı, anlaşılmayı bekliyor. Sanırım değerli ve işlevsel olan ilişkide açıkça ve özgürce konuşabilmek ve dinleyebilmek…
[1] https://www.merriam-webster.com/words-at-play/the-hearts-wisdom-what-does-sapiosexual-mean
[2] https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/sapiosexual
[3] Firkowska-Mankiewicz, A. (2002). Intelligence (IQ) as a Predictor of Life Success. International Journal of Sociology. 32(3): 25-43
[4] Zagorsky, J. (2007). The impact of IQ on wealth, income and financial distress. Intelligence.35(5):489-501.
[5] Penney, A., Miedema, V., & Mazmanian, D. (2015). Intelligence and emotional disorders: Is the worrying and ruminating mind a more intelligent mind? Personality and Individual Differences, 74, 90-93
[6] Rubson, D. (2015). Zeki olmanın şaşırtıcı dezavantajları. BBC Future.