CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
Duygular hayatın her aşamasında hatta istemediğimiz zamanlarda bile ortaya çıkabilirler. Yaşanan olaya ve ilişkilerimize eşlik edebilir ya da bizi zorlayabilir. Duyguların zorlayıcı olduğu noktalarda “Bu duygularla ne yapılır?” hakkında çoğunlukla ne yapılabileceğine dair yol gösterip fikir vermek üzerine rehber niteliğinde içeriklere sahip yazılar, seminerler, workshoplar, kitaplar görmek mümkün. Bu yazıda ise tam tersi bir yerden duygu düzenle(ye)memeyi ve nedenlerini ele alacağız.
Sevdiğimiz birine öfkelenmek, güvendiğimiz biri ile yaşanan bir olay karşısında hayal kırıklığına uğramak, bir kayıp yaşadıktan sonra keyifli bir an geçirip “böyle mutlu hissetmemeliyim” demek gibi çoğunlukla “kötü hissediyorum” denen duygular zorlayıcı duygular denen anlar olarak tanımlanabilir. Belki böyle anlara duygusal ikilemler diyebiliriz. Bu anlarda “ne hissediyorum?” sorusunun cevabı keyifsiz, mutsuz, üzgün, kızgın net olabileceği gibi rahatız, karışık, birkaç duyguyu birden hissetmek ya da ne hissettiğini bilmemek gibi olabilir. Mesela, uzun zaman sonra buluşmak için sözleştiğiniz yakın arkadaşınız buluşmaya gelmedi ve arayınca son anda yetiştirmesi gereken önemli bir iş verildiğini söyledi. Tam bu anda haber vermemiş olduğuna kızmak, ondan bunu beklemediğiniz için hayal kırıklığı hissetmek bir yandan son anda böyle önemli bir iş yetiştirmesi gerektiği için arkadaşınız adına üzülmek ve bu üzüntü ile öfkenin birbiri ile çarpışması bir duygu salatası içinde olmak ve tek bir kelime ile isimlendirememek olarak örneklendirilebilir.
Adı üstünde duygusal ikilemler yaşandığında, bu karışık ya da bilinemez anlarda zorlayıcı duygular ile baş etmek her zaman yazıların, seminerlerin dediği kadar kolay olmayabilir. Hissedilen duyguyu “Evet bu olaylar beni üzdü” diyerek kabul etmemiş, “Bunu söylemesinin başka bir sebebi olabilir mi?” diyerek tekrar üzerine düşünmemiş, “Bu söylediğin beni çok kırdı” şeklinde duyguyu ifade etmemiş hatta “Bu olay bir kenarda dursun sakinleşip düşünürüm” şeklinde ertelenmemişse ve hala rahatsızlık veriyorsa bu duygu ile işlevsel olmayan bir şekilde mi baş etmeye çalışıyorum diye düşünmek anlamlı olabilir.
Duyguları düzenleyememenin bazı yolları:
- İçim rahat etmiyor: “Ertesi sabaha tüm dönem hazırlandığım ve artık “başarılı olabilecek miyim?” hissinin beni boğduğunu hissettiğim proje sunumum varken kardeşim geldi ve çok yorgun olduğunu uzun zamandır imza tarifim olan keki istediğini şimdi o kek olsa nasıl iyi hissedeceğini anlattı. Proje sunumuna daha fazla çalışmak istemediğim için bir ara vermenin iyi olacağını düşünüp kardeşimi mutlu etmek adına kalkıp keki yaptım. Sonra kendini daha iyi hissetmesi için onunla ilgilenip sohbet ettim. Bence kardeşim için yapılması gerekeni yapıp ayın ablası ödülünü almaya hak kazandım ama yine de bir huzursuzluk, stres içimde dolanıyor gibi hissediyorum.” Bu olaydaki ayın ablasının “ama yine de bir huzursuzluk, stres içimde dolanıyor gibi hissediyorum.” cümlesi kullanılan yöntemin duyguyu düzenlemek için çok etkili olmadığının işaretidir. Çünkü kişi kendi ihtiyacından uzaklaşıp kardeşinin ihtiyacına odaklanmıştır. Oysa kendi ihtiyacını söyleyip kardeşinin isteği için de seçenekler de üretilebilirdi. Bazen duygunun gösterdiği ihtiyacı gidermek için sahte, işe yaramayan yöntemlere başvururuz. Örneğin duyguyla yüzleşmenin yerini yemek yemek, alışveriş yapmak ya da işiniz varken işi yapmak yerine dizi izlemek ama bundan keyif almamak alabilir. Bunun sonucu olarak da içinizdeki bit yeniği gitmez, belki ertelenir, belki yeniden hatırlanmak üzere unutulur1.
- Kısır döngü: Diyelim ki partneriniz akşam buluşalım teklifinizi “çok meşgulüm” diyerek kabul etmedi ve bir hışımla “Bana gelince hep meşgulsün” dediniz ve telefonu kapattı. Sonrasında ise “Neden öyle söyledim, belki hışımla tepki vermesem kızmazdı, yarın buluşsak derdi. Ben kızdırdım ve artık buluşmak istemeyecek, özür mesajı mı atsam acaba boğucu mu olurum yoksa özür mesajımı açmak için de meşgul mü olur !?.” düşünceleri zihninizde dönmeye başladı.. Aynı düşünceye takılıp kalmak, onun etrafında dolanmak, sanki kendi kendine taklit oyunu oynar gibi “peki ama neden böyle yaptı” diyerek sönen duyguları alevlendirmek ama serinleten bir su döküp söndürememek sinyallerden biri olabilir.
- Yoo ben iyiyim ama içim neden şişti: Pandemi henüz bitmemişken işinizden memnun olmadığınız için iş aradığınız ancak henüz ayrılmayı göze alamadığınız dönemde bir anda işten çıkartıldınız. Pek çok kişiden “Senin için kötü oldu, şimdi zor durumda kaldın, yardıma/ desteğe ihtiyacın olursa haber ver lütfen” mesajları aldınız. “Ben gayet iyiyim, zaten onlar çıkartmasa istifa mektubum hazırdı” şeklinde yanıtladınız ancak göğsünüzle midenizin oralarda bir balon şişip sizi sıkıştırıyorsa bunun başka bir duyguyu düzenleyememe başka bir deyişle ihtiyacı görememe işareti olduğunu düşünebiliriz. Odadaki pembe filin varlığını bilerek görmemeye çalışmak, şimdi bunu düşünmenin buna üzülmenin sırası değil canımı sıkmayacağım demek, her bir “öyle hissetmeyeceğim” cümlesi, eylemi bir balon şişirirken verilen bir nefes gibi balonun şişmesine sebep olabilir. Balon şiştikçe gerilir ve o duygu tıpkı balon gibi şişer alakasız bir anda küçücük bir olayda birden paylayabilir.
- Görmesem, duymasam geçer mi: Fark etmesi en zor sinyal ise direkt olarak zorlayıcı olay/ duygu yokmuş gibi görmezden gelinmesidir. En berrak günde gözleri elleriyle kapatıp ben güneşi görmüyorum demek gibi. Evet bir kişi gerçekten gözlerini sımsıkı kapatırsa güneşi görmeyebilir ama sıcaklığı hisseder, susar, terler çünkü güneş tüm gerçekliği ve yarattığı etkiler ile oradadır. Tıpkı çok sevilen birisinin bir kaza geçirip hastanede durumu çok ağır olduğunu söylenmesine rağmen herkese “ O gayet iyi, haftaya eve çıkartırlar” denilmesinde olduğu gibi gözlerimizi, kulaklarımızı söylenenlere ve bariz olanlara kapatabiliriz ama yine de içten içe yakmaya, üzmeye, kızdırmaya devam edebilir.
Bu işlevsiz ama kolay ve hızlı yolları çoğaltabiliriz. Ama gelin biz işlevsel, çözüm üreten kalıcı olanlara bakalım.
Ne yapılabilir?
Tüm bunlar çok çabuk, otomatik, kendiliğinden uygulanabilir gibi görünmesine karşın aslında çözüme götürmemektedir. Her duygu bir ihtiyaç sonrası ortaya çıkar. Bu nedenle gerçekçi, işlevsel çözüm duygunun altındaki ihtiyacı gidermektir. Bunu şöyle bir formülle özetleyebiliriz.
- Duygunu fark et ve isimlendir: Hiçbir duygu iyi-kötü, doğru yanlış değildir. Acıkmak, susamak gibi doğaldır ve ihtiyaçları gösterir. Bu nedenle hissettiğiniz duyguyu açıklamak, isimlendirmek duygu düzenlemenin birinci adımı olmalıdır. Buna yüzleşme de diyebiliriz. Mesela işten çıkartılma örneğinde firmanın böyle ani bir karar vermesine öfkelenmeyi, zor bir durumda kalmış olmaya üzülmeyi, çaresizliğin olabileceğini düşünüp değerlendirmek “Bu beni zorlayacak bir sürece soktu ve tabii ki işimi kaybetmek üzücü oldu. Ayrıca öfkelendim. ”diyebilmek duygu ile yüzleşerek ilk adımı atmak olabilir.
- İhtiyacı tanımla: Hissedilen her duygu bir ihtiyacın işaretidir. Bu ihtiyacı anlamak, kabul etmek ruhumuza iyi gelecek olanı bulmak için değerli bir adımdır. İkinci adıma geçtiğimizde “iş arayışında, bu süreçte eksilen noktaları tamamlamak için desteğe, bazen sadece ne kadar kızdığımı ve zorlandığımı dinleyecek arkadaşlara ihtiyacım var” diyebilmek ihtiyacı tanımlamak ve kabul etmek ile bir basamak daha çıkmak mümkün olabilir.
- Duygunu ifade et ve ihtiyacı karşıla: Hissettiğimiz duyguyu önce kendimize sonra diğer insanlara ifade etmek çok işe yarar. Böylece bir yol haritası çizmiş oluruz. İhtiyacı karşılamanın çok çeşitli yolları olabilir. Son olarak ise haritada hazine çarpısına gelip kendinizi paylaşıma rahat hissettiğiniz birilerine “Ben bazen durup dururken kızıyorum, iş konusunda çaresiz hissediyorum, canım sıkılınca konuşmak isterim, iş görüşmesine hazırlanırken destek olabilirsen iyi gelir” diyebilmek hem kişinin kendisine hem de çevresindekilerin olan biteni, duygusunu anlayıp destek olmasına imkân verebilir.
Özetlemek gerekirse, rahat olmasa da nelerin iyi geldiği üzerine düşünmek, kendi duygu düzenleme yolunu keşfetmeye çalışmak yazmak, yürümek, konuşmak gibi yolları denemek bir başlangıç olabilir. Buradan bir ileri adım atıp, belirsiz, bilinmez olan duygunun ne olduğu üzerine düşünmek ve onu tanımlamak/ isimlendirmek gerekir. Duyguyu kabul etmek, neden o duyguyu hissettiğimize dair düşünmek, duyguyu ifade etmek balonun şişmesine engel olduğu iletişimi kolaylaştırmak2, sorunları çözmek gibi somut alanlarda da destek sağlayabilir. Bunlara rağmen “yanlış yol” kolay ve defalarca tekrar edildiği için tatlı geliyor ama uzun vadede çözümden uzaklaştırmaya devam ediyorsa profesyonel bir destek almak üzerine düşünmek önemli olabilir3.
1- https://www.porta.com.tr/3-duygulara-dair-ince-meseleler-2/
2 -https://www.porta.com.tr/ofkenin-bize-soylemek-istedikleri/
3 -https://www.porta.com.tr/duygu-meseleleri/