CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
“İnsanlar”, dedi küçük prens, “Ne aradıklarını bilemeden hızlı trenlere doluşuyorlar. Endişe ve telaşla aynı yerde dönüp duruyorlar.”. Bir an durakladıktan sonra ekledi: “Çektikleri sıkıntıya değmez bu.”.1
31 Aralık 2021 gece 23.59’da her yıl olduğu gibi yeni yıla girme ritüelleri yaşandı. Ama sanırım 2021’e girerken olduğu gibi 2022’ye girerken de genel bir burukluk, umutla umutsuzluk arasında gelgitlerin olduğu karışık duygular bize eşlik ediyor. Pandemi, dövizin inişi-çıkışı, belirsizlik, dünyada, ülkede yaşanan karmaşa yeni yılın, başlangıçların büyüsünü kaçırıyor gibi. İşte yine yeni bir yıla girdik bir hafta bitti ikinci hafta bitti peki bu yeni yılın büyüsü, motivasyonu nerede ve ne zaman gelir? Bir an düşününce son zamanlarda sosyal medyada, sosyal hayatta sıkça bu çerçeveden sitemler ve sorularla karşılaşmak mümkün. Bu sitem ve sorularla ilgili bir şeyler var ki bunlar bizi bunaltıcı, can sıkıcı ve biraz umutsuzluğa giden bir yere çekebiliyor.
Pandemi süreci ve etkilediği eğitim, iş hayatları, sosyal ilişkiler beraberinde getirdiği kaygı, korku bir yanda dururken diğer yanda “tüm bu zorluklar bitecek mi? Ne zaman bitecek? Bunlar bittiğinde ben gezeceğim, arkadaşlarımla görüşeceğim, hobi edineceğim vb.” hayalleri kuruluyor olabilir. Zihnin içinde dolaşan sorulara verdiğimiz cevapların, geleceğe ilişkin düşüncelerin, planların ve bu planları uygulamaya geçirmeye dair düşüncelerin tümü umut ve umutsuzluk olarak tanımlanıyor2.
(U)mutlu ve (U)mutsuz olmak
Bazen kendimize bazen çevresel faktörlere, yeni bir yıla, yeni başladığımız bir işe, ilişkiye “olumlu” atıflarda bulunup güvenip, inanıp bu inanca uygun tepkiler verebiliriz. Bu tepkiler bizi o sürece dair daha umutlu bir noktaya taşıyabilir ve umudumuz arttıkça çabalamak daha kolay ve etkili görünebilir, daha mutlu, heyecanlı, enerjik hissedebilir ve sonuç olarak daha verimli, hızlı olduğumuzu fark edebiliriz. Tüm bu kişilere, olaylara, durumlara “olumsuz” atıflarda bulunulduğu zaman ise yine bu olumsuz atıflara uygun tepkiler ile kendimizi motive etmek, işin başına oturmak daha zor, yapılan hazırlıklar yetersiz gelebilir, iş uzadıkça yapabileceğimize dair umutsuzluğa kapılmaya başlayabiliriz ve bir sökükten ip çekilmişçesine zorlayıcı duygular gelebilir.
Bütün bunlar zihnimizde sorduğumuz sorulara verdiğimiz cevaplar ile ilişkili olarak düşünülebilir. Bir proje hazırlarken bir noktada araştırmanın tıkandığını varsayalım. “Bu tıkanmayı çözebilir miyim, projeyi 3 günde teslim edebilir miyim?” Sorularının cevabı “çözerim, başka bir yol çizerim, bunu daha önce yaptım yine yapabilirim” şeklinde deneyimlere dayanarak “daha önce hazırladığım afişin taslağı üzerine çalışırım” gibi pratik çözümler bulmakta etkili olabilir. “Alternatif kaynak/ bilgi kullanırım, diğerleri nasıl yapmış bakarım” şeklinde farklı araştırma yöntemlerine dayanarak “Geçen yıl aynı proje metnini yazan arkadaşımın kaynaklarına bakalım” gibi farklı kaynaklar bulmayı sağlayabilir. “Biraz ara verip düzgün bir planlama yapabilirim” şeklinde biraz kafa dağıtarak ya da uygun bir planlama ile yükü bölerek erteleme girdabına düşmeden ama zihinsel, fiziksel ihtiyaçları görerek çalışmak verimli bir çalışma olmasını sağlayabilir. “Arkadaşlarıma deneyimlerini sorarım ya da bu konuda çalışan birilerini bulup iletişime geçerim ” şeklinde bazen bilgi bazen duygusal destek alarak ilerliyorsa denemeye değer olduğuna karar verip araştırmaya devam etmek söz konusu olabilir. Bu bilgiye ulaşmak için pek çok yol denenebilir, yetişeceği ihtimaline dair umut “bir gece daha geç yatayım bir sabah daha erken kalkarım bu iş olur” diyerek devam edebilir ve davranışlarımız bu yolda şekillenebilir. Bu cevaplar “bu benim inandığım istediğim bir proje” diyerek verilebileceği gibi “Bu benim yılım, bu sıra şanslıyım işler kolay ilerliyor” diyerek verilebilir. Aynı sorulara “Bu büyük bir tıkanıklık ve şimdi ne kadar uğraşsam da yetişmesi mümkün değil” diyerek cevap verildiğini düşünürsek “zaten yetişmeyecek o zaman bir kahve içeyim, şu çamaşırları asayım, sonra bakarım, mail atsam bile bana dönmezler hiç zaman harcamayayım, bugün bırakıyorum yarın aklımı toparlar başlarım, biteceğine pek umudum yok kötü hissediyorum biraz kedimle oynayıp kafamı dağıtayım.” gibi pek çok eylem ile projeyi erteleyecek bu davranışlar ile gerçekten yetişmemesine sebep olunabilir. Umut yaratmakla umutsuzluk girdabında takılı kalmak arasındaki fark kendine inanmak, bu inancın kanıtlarını bulmak ve eyleme geçmek ya da kendine inanmamak, bu inancın kanıtlarını düşünmemek ve eyleme geçmemektir.
Şimdi bir örnek üzerinden umut ve umutsuzluk patikasına girmeyi inceleyelim. Mesela uzun zamandır İspanyolca öğrenmek isteyen birisini ele alalım. Dil öğrenmek kimileri için zor olabilir. Bir uygulama indirip, dizi izlemek ile 3 ay sonra istediği noktada olmadığını fark ettiği an önünde 2 yol belirir umut patikası kendisinden beklentilerini “3 ay sonra diziyi alt yazısız izleyeceğim” noktasından “bu çocuk kitabını okuyacağım” noktasına getirmesini, başka uygulamalar ile şansını denemesini, dil öğrenen arkadaşlarının yöntemlerini sormasını, sıkılmadan çalışacak şekilde planlama yapmasını sağlayabilir. Umutsuzluk yolu ise “bu yaştan sonra dil mi öğrenilir” demesine, kendine olan inancının da azalmasına, “şimdi işler de yoğun başka zaman denerim belki” deyip tamamen ertelemesine sebep olabilir.
Düşüncelerimizin, duygularımızın ve beklentilerimizin eylemlerimizi böylesine yönlendirdiği ve “yapabilirim o zaman daha çok çalışayım” düşünceleri ile başlayıp sonucunda yetişmiş işler ile “zaten yapamam o zaman şimdilik durabilirim” düşünceleri ile başlayıp sonucunda teslim edilememiş işlere bakıldığında aslında döngüsel olduğu görülebilir. Bu döngü kendini doğrulayan kehanet olarak tanımlanıyor3. Bir eylemi gerçekleştirilebileceğine dair inanç eylemleri etkileyebiliyor ve eylemi gerçekleştirme ihtimali, umut artabiliyor.
Umutlu olmak keyifli, umutsuz olmak zorlayıcı ve bu anlarda aradığınız umuda ulaşılamıyor olabilir. Bu zamanlarda bir durup “Ne aradığını bilmeden hızlı trenlere doluşmak” yerine ihtiyacın ne olduğunu düşünmek, ihtiyaca ve zamana uygun planlama yapmayı hedeflemek, eylemin sonuçlarından, diğer insanlardan en önemlisi kişinin kendinden beklentisinin ne olduğunu bu beklentinin karşılanabilir olup olmadığını değerlendirmek o sıkışık, umutsuz zamanı rahatlatma yolunu gösterebilir. “Çektikleri sıkıntıya değer” sonuçlar elde etmek için kendimizi hazır hissettiğimiz her an, taa ki çağrı düşene dek, aramaya devam etmek mümkün.
1 de Saint-Exupéry, A. (2020). Küçük prens. Bora Yayıncılık.
2 Beck, A. T., (1963). Thinking and depression: I. Idiosyncratic content and cognitive distortions. Archives of General Psychiatry, 9 (4), ss. 324–333.
3 Jussim, L. (1986). Self-fulfilling prophecies: A theoretical and integrative review. Psychological review, 93(4), 429.