DİLARA GÜVENÇ, Klinik Psikolog
İnsanlar geçmişten bu yana karmaşık sosyal ilişki ağları içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Sosyal ilişkiler içerisinde öğrendiğimiz bilgiler, kültürün nesiller arası aktarımı ve evrimsel olarak insanlığın devamı için oldukça önemli. Peki bu karmaşık sosyal çevre içinde nasıl yolumuzu buluyoruz, ilişkilerde kimlere güvenebileceğimizi ve bu ilişkilerde edindiğimiz bilgilerin doğru ve önemli olduğunu nasıl anlıyoruz? Bu noktada zihinselleştirme kuramı ve epistemik güven kavramı bize yardımcı olabilir.
Zihinselleştirme, kendimizin ve başkalarının davranışlarının altında düşünce, duygu, istek, ihtiyaç gibi zihin durumları yattığını hayal edebilme ve bunlar arasında bağlantılar kurabilme kapasitesidir.1 Duygusal gelişimin önemli bir parçası olan zihinselleştirme yetisi, erken çocukluk döneminde kurulan güvenli bağlanma ilişkileri içinde, çocuğun duygularının aynalanması ve bakım vereninin zihnini kullanarak bir ötekinin zihnini keşfetmeyi öğrenmesiyle gelişir.2 Bu kapasite çocuğun duygularını düzenleyebilmesine, başkalarıyla empati kurabilmesine, farklı bakış açılarını düşünebilmesine ve psikolojik olarak daha dayanıklı olmasına yardımcı olur.
Epistemik güven ise, kişilerarası ilişkilerde iletişim yoluyla aktarılan bilginin güvenilir ve kişi için faydalı olabileceğine dair inancı ifade eder. İnsanların bilişsel becerileri, diğer kişilerin verdiği bazı bilgileri yanlış ya da yanıltıcı olmalarına karşı filtreleyebilmek için gelişmiştir. Sosyal iletişimde bilgiyi aktaran kişiye dair deneyimler, kişinin kullandığı duruş, ses tonunu kullanış biçimi, göz kontağı gibi bazı işaretler, bu güveni vererek alıcının iletişim kanallarını açmasına, dikkatini aktarılan bilgiye verebilmesine, bilginin samimi olduğunu ve kendisi için faydalı olabileceğini anlamasına imkan verir.3 Örneğin, çok tanımadığımız bir insanın bize bir hikaye anlattığını düşünelim. Eğer bu kişi hikayeyi anlatırken tutarlı bilgiler veriyor, bizimle ilişki kuruyor, gözlerimizin içine bakıyor ve dinleyip dinlemediğimizle ilgileniyorsa, anlattıklarını önemsememiz ve bu hikayeden öğrenebileceklerimiz olduğunu düşünmemiz çok daha kolay olacaktır. Bir başka deyişle, iletişim kurduğumuz kişinin bizi anladığını, önemsediğini ve dürüst olduğunu hissettiğimiz zaman onun bize öğreteceği yeni bilgileri daha çok dikkate alabiliriz.
Zihinselleştirme kuramına göre, bağlanma ilişkisinin bir diğer önemli işlevi de çocuğun epistemik güven geliştirmesi için gerekli ortamı sağlamasıdır. Ebeveynin kendi zihinselleştirme yetisini kullanarak çocuğun duygu ve düşüncelerini anlamlandırmasıyla çocuk bu güveni kazanır ve ebeveynlerin öğrettiği bilgilere kendini açarak içinde yaşadığı karmaşık dünyayı tanımaya başlar. Özellikle daha küçük çocukların ebeveynlerinin onlara anlattıkları bilgilere sıkı sıkıya tutunması biraz da bu yüzdendir. Çocuklar yağmurun neden yağdığı, toplumda bazı kurallara neden uymamız gerektiği ya da insanların neden farklı şekillerde davrandığı gibi merak ettiği birçok sorunun cevabını bulmak için ebeveynlerine güvenme ihtiyacı içindedir. Bu güven duygusu zamanla aile dışındaki hayata taşınır ve çocuğun sosyal iletişim becerilerinin gelişmesine, anlamlı ilişkiler kurabilmesine ve bu ilişkilerden öğrenebilmesine yardımcı olur.4 Ebeveynin erken yaşlardan itibaren çocuğuna biricik özellikleri ve deneyimleri olan bir birey olarak yaklaşması ve iç dünyasına dair samimi bir merak duyması epistemik güvenin gelişmesine katkı sağlar. Zihinselleştirme kapasitesi gelişmiş olan ebeveynler, çocuklarıyla etkileşim kurarken davranışların ardında düşünceler, fikirler ve duygular olduğunu farkında olarak yaklaşırlar. Bu şekilde çocuğa ne düşündüğünü, nasıl hissettiğini sormak, duygularını çocuğa geri yansıtmak, söylediklerini kapsamak gibi sözel ve sözel olmayan yollarla çocuklarına iletişim kanallarını açabilmesi için sinyaller vermiş olurlar. Çocuklar bu sinyaller karşısında onları anlamak isteyen, önemseyen, sorgulayabilecekleri, zaman zaman çatışabilecekleri, yine de güvenebilecekleri bir ebeveyne sahip olduklarını hissederler.
Özellikle erken dönemde yaşanan travmatik deneyimler ve duygusal eksiklikler çocuğun dünyaya karşı bu güveni geliştirmesini zorlaştırabilir. Bu durumda çocuk, sosyal ilişkilerinde yoğun bir güvensizlik duygusu deneyimleyebilir, kendini ilişkilere kapatabilir, yaşamdaki değişimlere uyum sağlamada zorlanabilir ve sosyal öğrenme süreçlerinde zorluk yaşayabilir. Epistemik güvende sık sık ve/veya yoğun kırılmaların olması çocuğun yetişkinlik hayatında psikolojik zorluklar yaşamasına sebep olabilir. Son yıllardaki araştırmalar, birçok farklı ruh sağlığı probleminin ortaya çıkmasında epistemik güvensizliğin önemli bir rolü olduğuna işaret etmektedir.5 Epistemik güvenin, yakın ilişkiler içerisinde yeniden kurulması mümkün olabilir. Örneğin, etkili terapi yöntemleri farklı şekillerde bu güvenin yeniden kazanılmasına yardımcı olmaktadır.6 Kişinin iç dünyasını merak eden ve anlamlandırmaya çalışan bir terapist eşliğinde duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edilebilmesi, öznelliğinin bir öteki tarafından kabul edildiğini hissedebilmesi bu güven duygusunu destekleyebilir. Terapide kurulan güvenli ilişki içinde, yeniden tesis edilen dünyaya olan güven duygusu, kişinin davranışlarının ardında yatan duygu ve düşünceleri keşfetmesine, hayatındaki farklı deneyimlerden de öğrenebilmesine ve daha güçlü bağlar kurabilmesine imkan sağlayabilir.
Sonuç olarak, sosyal çevremizden aldığımız çeşitli bilgileri sorgulayarak, ayırt ederek, bu bilgilerden yararlanabilmemizi sağlayan epistemik güven kavramı, özellikle stresli ve zor zamanlardan geçerken destekleyici bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Kişinin kendisine iyi gelmeyecek, zarar verebilecek uyaranlarla baş edebilmesini kolaylaştırırken, kendisine uygun olabilecek şekilde yardım istemesine, destek alabilmesine ve dayanışma içine girebilmesine olanak sağlayabilir.
1 Allen, J. G., Fonagy, P., & Bateman, A. W. (2008). Mentalizing in clinical practice. American Psychiatric Publishing, Inc.
2 Fonagy, P., Gergely, G., Jurist, E., & Target, M. (2002). Affect regulation, mentalization, and the development of the self. New York, NY: Other Press.
3 Csibra, G., & Gergely, G. (2006). Social learning and social cognition: The case for pedagogy
4 Fonagy, P., & Campbell, C. (2017). Mentalizing, attachment and epistemic trust: how psychotherapy can promote resilience.
5 Luyten, P., Campbell, C., Allison, E., & Fonagy, P. (2020). The Mentalizing Approach to Psychopathology: State of the Art and Future Directions.
6 Fonagy, P., & Allison, E. (2014). The role of mentalizing and epistemic trust in the therapeutic relationship.