BÜŞRA KESKİN, Psikolojik Danışman
Beden derslerinde kız-erkek şeklinde ikiye ayrılan öğrenciler, biyoloji derslerinde, cinsel sağlık eğitiminde kadın-erkek vücudu üzerinden tanıtılan cinsiyet, atıf yapılan tek bir cinsel yönelim. Tüm bunların hepimiz için tanıdık ve hala daha devam eden uygulamalar olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut eğitim sistemi, tüm öğrencilerin natrans ve heteroseksüel olduğu varsayımını destekliyor, okullarda çeşitlilik çoğu zaman hem teoride hem pratikte reddediliyor. Gerçekte olan ise LGBTİ+’ların var olduğu ve hep var olmaya devam edeceği… Tam da bu nedenle, öğretmenlerin, eğitimcilerin, okulda çalışan tüm personelin çeşitlilikleri kapsamak üzerine düşünmesi ve harekete geçmesi önemli oluyor.
Eğitim sisteminin çoğu zaman görmezden geldiği LGBTİ+ öğrenciler neler yaşıyor?
LGBTİ+ öğrenciler, bu toplumun bireyleri olarak, kendi kimliklerini anlamlandırmak ve kabul etmek için, öncelikle kendi önyargılarını aşmak durumunda kalabiliyorlar. “Ben neyim?”, “Böyle hissetmem doğal mı?”, “Ben de bir sorun mu var?”, “Neden herkes gibi olamıyorum?” gibi sorgulamalar oldukça zor, sert, yorucu geçebiliyor. Suçlu, yalnız, çaresiz, umutsuz hissedebiliyorlar. “Anormal” olduklarını, bu nedenle en yakınlarını, sevdiklerini, ailelerini üzeceklerini, utandıracaklarını, hayal kırıklığına uğratacaklarını düşünebiliyorlar. Kendini keşfetmenin, olduğu gibi kabul etmenin, adeta kendini tekrar doğurmanın sancısı üzerine hiçbir natransın ya da heteroseksüelin yapmadığı bir şeyi yapmak zorunda kalıyorlar: Başkalarına açılmak, kimliklerine ya da yönelimlerine dair başkalarına açıklama yapmak. Türkiye’de LGBTİ+ bireylerin %67’si 18 yaşından önce eğitim hayatında cinsel yönelimi ve/veya cinsiyet kimliği ile ilgili olumsuz yorum, tepki aldığını belirtiyor[3]. Tam da bu nedenle, kendilerini gizlemek, saklamak, sürekli bir oto-kontrol hali içinde yaşamak zorunda kalabiliyor, daha yalıtılmış, LGBTİ+ dostu topluluklar içinde “yaşam adacıkları” oluşturabiliyorlar. Bazen en yakınlarına açılamamış olmak çelişkili duygu ve düşünceler yaratabiliyor. “En yakınlarım bile beni gerçekten tanımıyor”, “Birkaç farklı hayat yaşıyor gibi hissediyorum”, “Aşık oldum, bunu anneme o kadar çok anlatmak isterdim ki”, gibi söylemleri sık sık duyabiliyoruz.
LGBT+ öğrencilerin desteklenmesinde öğretmenler neler yapabilir?
Kapsayıcı eğitim, en geniş tanımıyla herhangi bir özelliği nedeniyle hiçbir öğrencinin dışarıda bırakılmamasını, eğitim fırsatlarından eşit yararlanmasını ifade ediyor. Birçok ülkenin eğitim sisteminin gündeminde olan bu eğitim felsefesi için Türkiye’de atılması gereken ciddi adımlar var. Örneğin, Türkiye’de engeli olan çocukların eğitimi mevzuatta kapsamlı biçimde düzenlenmiş durumda iken farklı cinsel yönelime ve cinsiyet kimliğine sahip çocuklar için herhangi bir düzenleme yok[4]. Kapsayıcı eğitim için elbette eğitim politikalarının, öğretim programlarının, müfredatın, ders kitaplarının, okul kültürünün, eğitimci dil, tutum ve davranışlarının tümüyle gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi gerekiyor. Tüm bu düzenlemelerin gerçekleşmesi için adımlar atmakla birlikte eğitimcilerin bireysel olarak da neler yapabileceği üzerine düşünme sorumluluğu da var[5]:
- Önce kendinizden başlayabilirsiniz: Eğitimci olarak LGBTİ+ öğrencileri görme, kabul etme ve kapsama konusunda kendi farkındalığınız ve bilgi düzeyinizi geliştirebilirsiniz. Örneğin, LGBTİ+ hakları, insan hakları, çeşitlilik gibi konularda araştırma, okuma yapmak, film, belgesel izlemek ve hak temelli çalışan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını takip etmek, sertifika programlarına katılmak işlevsel olacaktır.
- Farklı cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimleri koşulsuz kabul edebilirsiniz: Öğrencilerin dış görünüşü, kendini ifade ediş biçimi üzerinden onlara cinsiyet ya da cinsel yönelim ataması yapmamak gerekir. Örneğin, “Ayşe, erkek arkadaşına sevgililer gününde ne aldın?” sorusu Ayşe’nin erkeklerden hoşlandığı varsayımına dayanır. Oysa çeşitlilikleri kapsayan bir dil, tutum, yaklaşım benimsendiğinde, öğrenciler koşulsuz olarak kabul edildiklerini hissedebilirler. Öğrenciler, onları dinleyebilecek, anlayabilecek, kabul edebilecek eğitimcilere açılabilir, akıllarındaki soruları sormak isteyebilirler. Bu tür durumlarda, “Ben zaten tahmin etmiştim”, “Cinsiyet değiştirmek mi? Senin kafan karışık, zamanla geçer”, “Acilen okulun psikolojik danışmanı/psikoloğu ile görüşmeni istiyorum” gibi yargılayıcı, baskıcı, ayrımcı söylemlerden kaçınmak, ihtiyacını, varsa destek talebini anlamak gerekir. Elbette onun mahremiyetine saygı göstermek, talep etmediği sürece konuşulanları başkalarıyla paylaşmamak önemlidir.
- Sınıfta temel kavramlar üzerine konuşarak ve kurallar belirleyebilirsiniz: Ayrımcılık, haklar, eşitlik, nefret söylemi, ifade özgürlüğü, zorbalık, toplumsal cinsiyet, şiddet gibi konuların sınıfta konuşulması, gündemdeki bir olayın, haberin, dizinin, eğitim materyallerinde var olan bir içeriğin, görselin bu bağlamda tartışılması, farklı fikirlerin duyulması değerlidir. Herkesin, tüm özellikleriyle haklardan, fırsatlardan eşit şekilde yararlanması en temel ilkedir. Sınıfta da bu ilkenin desteklenmesi, sınıf kurallarının bu doğrultuda birlikte belirlenmesi ve takip edilmesi kolaylaştırıcı olabilir. Öğrenciler sınıf ortamında kimsenin bir özelliğinden dolayı dışlanmadığını, herhangi birine yapılan ayrımcılıkla ilgili eğitimcinin müdahale ettiğini gördüklerinde, sınıf onlar için koşulsuz kabul edildikleri, güvende ve rahat hissettikleri bir alana dönüşebilir.
Tüm bu çalışmaların yanında, eğitimcilerin sınıfta oluşturdukları iklimin, kültürün okula yayılması için meslektaşlarıyla, idarecilerle iş birliği yapmaları, okul genelinde etkinlikler, seminerler düzenlemeleri oldukça etkili olabilir. Aileleri de benzer çalışmalara dâhil etmek, onları sivil toplum kuruluşları ile tanıştırmak ve ayrımcılık, çeşitlilik, insan hakları, LGBTİ+ hakları gibi konularda onları da bilgilendirmek, öğrencilerle yapılan çalışmaları kolaylaştırabilir ve öğrencilerin destek sistemini güçlendirebilir. Öğretmen olarak, çocuk haklarını ve dolayısıyla çocuğun üstün yararını göz etmek meslek etiğinin temelidir. Çocuklar için güvenli, kapsayıcı alanlar oluşturmak hepimizin sorumluluğudur.
[1] Trans olmayan, atanmış cinsiyeti ve cinsiyet kimliği örtüşen bireyler.
[2] Kadınsa erkeklere, erkekse kadınlara duygusal, romantik ve/veya cinsel çekim duyan bireyler.
[3]Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), (2015). Türkiye’de LGBT Bireylerin Sosyal ve Ekonomik Sorunları Araştırmasının Özet Sonuçları. https://spf.boun.edu.tr/sites/spf.boun.edu.tr/files/T.pdf
[4] Eğitim Reformu Girişimi (ERG), 2016. Türkiye’de Kapsayıcı Eğitimi Yaygınlaştırmak İçin Politika Önerileri. http://www.egitimreformugirisimi.org/wpcontent/uploads/2017/03/ERG_KapsayiciEgitim_PolitikaOnerileri.pdf
[5] Kaos GL, LGBTİ+ Öğrencileri Aile ve Okul Kıskacına Karşı Nasıl Korumalı?. LGBTİ+ Öğrenciler ve Aileleri ile Çalışan Eğitimciler İçin Kılavuz. https://kaosgldernegi.org/images/library/lgbti-o-g-renciler-web.pdf