SERKAN KAHYAOĞLU, Klinik Psikolog
Korku; tüm duygular gibi insanidir ve çocuklar birçok nedenle korku hissedebilir. Örneğin, bir hayvanı görmekten, bir eşyaya dokunmaktan, denize girmekten, tuvalete gitmekten, ebeveynlerinden ayrı kalmaktan, yalnız yatmaktan, yağmurdan, yabancı bir sesten, canavarlardan korkabilir. Bunlar zaman zaman bir yetişkinin aklına gelmeyecek korkular da olabilir. Neden mi? Çünkü o bir çocuktur ve gelişimsel olarak yetişkinlere göre daha kısıtlı kaynaklara, becerilere sahiptir, öte yandan her gün baş etmesi, öğrenmesi, uyum göstermesi gereken yepyeni bir durumla karşılaşır.
Korkular kaçınılmaz olabilir ama uzun süreli ve yıkıcı olmak zorunda değildir. Eğer çocuğun karşılaştığı durumlarla baş etmek için yeterli kaynağı, rehberi, yöntemi varsa korku ve kaygı riski olan her durum çocuğun büyümesi, gelişmesi için bir fırsat haline gelir.
Korkunun bir işlevi var mı?
Öncelikle bilinmeli ki; korku da her duygu gibi yararlıdır. Yeter ki doğru yerde ve ihtiyaca yönelik kullanılsın. Çünkü korku tehlikeye, tehdide verilen bir cevaptır. Dolayısıyla bir çocuk korkuyorsa, bir tehdit, tehlike algılıyor demektir. Bir tehlikeyi fark etmek ise yaşamda kalmanın belki de birinci koşuludur. Böyle bakıldığında çocuğun korku tepkisi vermesi, onun yaşamda kalmak ya da güvenliğini sağlamak için gösterdiği bir çabadır. Çocukların korkuları; dünyaya, insanlara, hayvanlara, doğaya, olaylara dair farkındalıkları artmaya başladıkça ortaya çıkabilir. Tüm bu durumlar, yaşanabilecek, tehlikeli, kötü, zararlı durumları tahmin etmeye, önlemeye dayalıdır.
Korkuya neden olan durumun çocuk için gerçekten bir tehlike unsuru olması gerekmez, çocuğun durumu bir tehlike olarak algılaması yeterlidir. Gerçek ya da algılanan bir tehlike karşısında da çocuk kaçabilir, kaçınma davranışları gösterebilir ya da hiçbir şey yapmadan, bir tepki vermeden donup kalabilir.
Ne yapmalı, ne yapmamalı?
Bazen çocuğun bakımını üstlenen yetişkinler, anne babalar, duyguların, susamak kadar doğal olduğunu unutur. “Kocaman çocuk oldun, tek başına uyumaktan korkacak ne var, sen erkeksin korkma, köpekten korkulmaz, abla oldun korkma” gibi ifadelerle çocuğun korkusunu küçümseyebilir, görmezden gelebilir, yok sayabilirler. Oysa her duygu bir ihtiyacın işaretidir. Bu nedenle birinci kural çocuğun korkusunu kabul etmektir. İkinci adım ise çocuğun korkmasına neden olan tehdit, tehlikenin ne olduğunu düşünmek anlamak olmalıdır. Sonraki adımda ise tehlikenin, tehdidin çocuğun gözünde ve gerçekte ortadan kaldırmak, çocuğun güvende hissetmesini sağlamak önemlidir.
Korkuların nedeni genellikle çocukların ve hatta yetişkinlerin yanlış bilgileri ya da olay, durum karşısında ne yapılabileceğini bilmemeleridir. “Sakın dokunma, ısırır”, “Bak amca sana bakıyor ve kızıyor”, “Şimdi baban gelecek” gibi bir tehlike, güvenlik tehdidi olmaksızın çocukların korkutulması, onların yanlış düşünce, inanış ve kabuller geliştirmelerine neden olabilir. Üstelik gerçekten tehlikeli olabilecek durumların sonrasında çocuk ile hiç konuşulmaması, çocuğun bu tür durumlarda ne yapabileceği ile ilgili birlikte bilgi, yöntem, seçenek üretilmemesi, önemli bir öğrenme fırsatının harcanması anlamına gelir. Yıllar boyunca tekrarlanan bu tür durumlar çocukların ciddi korkular geliştirmelerine, korku ile baş edememelerine neden olabilir. Özetle, korkuları aşmak için çocuğun tehdit, tehlike olarak algıladıkları hakkında doğru bilgileri vermek, bu tehditlere karşı neler yapabileceğini anlatmak ebeveynlerin çocuğa verebilecekleri desteklerdir.
Korkunun nedeni | Korkan çocuğun ihtiyacı | Uygun yaklaşım |
Tehlike, tehdit | Güvenlik ve bilgi | Güven vermek, korkunun nedenini anlamak, bilgi vermek, yanlış öğrenmeyi ortadan kaldırmak |
Gelin bu yaklaşımı bir örnek üzerinden ele alalım:
Çocukların iki buçuk-üç yaşlarında tuvalet alışkanlığını kazanmaları beklenir. Çişini ve kakasını bezine yapan çocuktan beklenti, artık tuvaleti kullanmasıdır. Çocuk için bu yeni durum başarılması gereken bir durumdur; bu sayede büyüyecek, fiziksel ve sosyal bir beceri edinecektir. Öte yandan bu beklenti çocukta korkuya neden olabilir. Çocuğun bu beceriyi edinebilmesi için öncelikle neyi nasıl yapacağını anlatacak, gösterecek şefkatli bir öğreticiye ihtiyacı vardır. Bu yeni becerinin gelişmesi sırasında da tuvalet deliğinin içinden bir şeyler çıkacağından, tuvalete düşeceğinden korkabilir. Bu korkuların oluşmasını önlemek için önden bilgilendirmek, onu cesaretlendirmek, zaman vermek, bu süreci çocuğun nasıl algıladığını anlamak için çocuğu gözlemleyerek ihtiyacını anlamak işe yarar.
Özetle; korku bir tehlikenin işaretidir ve gerekli, yararlı bir duygudur. Çocuğun korkularıyla baş etmesini sağlamak için onun güvende olduğunu göstermek önemlidir. Bunun bir yolu “merak etme ben yanındayım” demek bir diğer yolu ise “tehlikeyi yok eden bilgiyi vermek”tir.