SERKAN KAHYAOĞLU, Klinik Psikolog
Ebeveyn olmak insanların yaşamlarında en önemli değişimlerden biridir. Ebeveyn olmanın sorumluluğu ve mutluluğu nereden bakılırsa bakılsın büyük bir heyecandır. Bu heyecanın etkilediği çocuklar ise ebeveynlerinin onlara bıraktığı etkiyi, mirası ömür boyu taşır. Doğan Cüceloğlu “Bir insanın ana vatanı çocukluğudur” der. Bu vatanı güvenli, eğlenceli, bereketli yapan ise çocuğun çevresinde ona bakım veren yetişkinlerle kurduğu ilişkidir. Çocuğun en yakınındaki ebeveynler; çocukla hem en yakın ilişkiyi kurup onun yaşam deneyimine eşlik eder hem de onun başka ortamlara, kişilere güvenli şekilde karışmasını sağlar. Yani çocuğun anavatanının güvenli, eğlenceli, geliştiren, bereketli olmasını sağlamak ebeveynin birincil görevidir. Bunu sağlamak için ebeveynin çocuğun işlev(beceri) kazanmasını ve gerçekleri fark edip değerlendirmesini sağladığı bir ortam yaratması gerekir.
Psikoterapistler ruh sağlığını kişinin gerçekliği değerlendirme gücüne ve işlevsel olarak yaşamını sürdürebilmesine bağlı olarak tanımlar. İşlevsel olmak kişinin kendine bakabilmesi, çevresiyle yaşına bağlı olarak gerekli ilişkileri kurabilmesi, sürdürebilmesi, üretmesi anlamına gelir. Gerçekliği değerlendirmek ise kiminle, ne zaman, nasıl, nerede, ne yapılabileceğini fark etmek, iç ve dış dünyanın sınırlarını anlamaktır. Örneğin altı yaşında bir çocuğun canının çektiği bir yemeği isteyebilme hakkı olduğunu bilmesi, bunu ifade edecek kelimeleri kullanabilmesi “işlevselliğini” gösterir. Bu isteğini anne/babası telefonla konuşurken değil de konuşması bittiğinde ifade etmesi ya da “biraz sonra seni dinleyeceğim” diyen ebeveynini beklemesi “gerçekliği değerlendirebilme” kapasitesini gösterir. Bir çocuk uygun zamanlamayı seçip “babacığım bana her zaman yaptığın harika makarnadan yapar mısın?” diyebiliyorsa ana vatanında özgürce seyahat edebiliyor denebilir.
Karşılıklı ve yakın ilişki
Bir çocuğun anavatanında -çocukluğunda- özgürce dolaşabilmesi sonraki zamanlarındaki seyahatleri için değerli deneyimler, haritalar, yöntemler ve belki de en önemlisi girişimde bulunma cesaretini, güveni sunar. Ebeveynler bu güveni sağlamak için her çocukta kendine özgü olan mizacına, biricik olmasına saygı göstermelidir. Bir anlamda çocuğu okumayı bilmek, çocuğu öğrenmek gerekir. Daha doğrudan ifade etmek gerekirse çocukla yakın ve karşılıklı bir ilişki kurmak çok verimlidir. Her çocuk farklıdır ve ebeveyn eğer kafasındakini değil de çocuktakini görmeyi denerse çocuğu keşfedebilir. Bu anlamda bir ebeveynin; çocuğunun oyununu izlemesinden, korkularını anlamasına, yakın arkadaşlarını bilmesinden, sevdiği, sporun, sanatın hangisi olduğunu dinlemesine ve desteklemesine giden hiç bitmeyen merak dolu bir yolculuktan bahsedebiliriz. Tabii ki bu yolculukta ebeveyn sadece çocuğu gözlemleyip, incelemez. Bizzat kendisi de dahil olur, olmalıdır. Yani anne baba çocuğa kendini duygularını, düşüncelerini anlatmalı, onunla dertleşebilmeli, şakalaşabilmeli ve ille de oynamalıdır. Ancak bu sayede ilişki yakın ve karşılıklı olabilir. Çünkü biz biliyoruz ki bir ilişki, durduğu ya da tek tarafın etkin(aktif) olduğu bir ilişki olduğunda kuruyup, gerilemeye, kaybolmaya yüz tutar.
Tüm bunların olabilmesi ebeveynlerin çocukları için özellikle duygusal olarak ulaşılabilir olmaları çok önemlidir. Örneğin bir çocuğun korktuğu bir rüyanın ardından gelip babasına korktuğunu anlatmasını ve “Baba bana bir söz ver. Sen hiç ölmeyeceksin tamam mı?” dediğini düşünelim. Bu çocuk için babası güvenebileceği, dünyanın zorluklarında destek alabileceği bir güç olarak görülebilir. Ama “baba”nın ölmemesi mümkün mü? Değil elbet. Ama çocuğunun korkusunu anlaması ve şunu söylemesi mümkün: “Korkunu anlıyorum, hiç ölmemeyi ben de isterim ama galiba bu mümkün değil. Fakat biliyor musun, babalar çocukları için hiç ölmezler. Çocuklar babalarıyla yaşadıkları anıları, onlardan öğrendiklerini, mesela dürüst olmayı, çalışmayı, sevmeyi, sevilmeyi, kendilerine ve diğer insanlara değer vermeyi ve bunun gibi birçok şeyi babalarından bir miras olarak zihinlerinde taşırlar. Tıpkı dedenden bana kalan miras gibi benden de sana böyle anılar, yollar, çözümler kalacak. Birbirimizle açıkça rahatça konuşalım ki hem sorunları çözelim hem de babanın desteğini hissedebil.”
Ebeveynin İşlevi
Ebeveynlik kişiliğimizi rafine etmemiz, inceltmemiz gereken, çocuktan, çevreden, geçmişten, şimdiden, gelecekten açık fikirli olarak öğrenilmesi gereken bir yaşam şeklidir. Öğrenmeye ve merak etmeye açık olmak bir ebeveyn için çok değerlidir. İyi ebeveyn, kendisi yaşamdan keyif alan, eğlenceli, duygularını paylaşabilen ve çocuğunun yanında ona güven veren kişidir.
Yeterli ve iyi ebeveynlik çocuğun fiziksel bakımı, yakın ilişki, destek, koruma, yaşamla ilgili bilgileri öğretme, rol model olma gibi temaları içerir. Bu temaları aşağıdaki dört işlevle açıklayabiliriz:
- Örnek Olmak: En erken dönemden itibaren ev içinde ve dışında tüm işlerde anne babanın eşitlikçi, birbirine destek olan, her konuda ortak kadar sorumluluk alan, kendisinin ve çevresinin haklarına duyarlı bir anne baba çocuğu için olumlu birer rol model olabilir. Örneğin evin bütçesini, politikayı, çocuğun bakımını, beslenmesini konuşabilen, bu alanların hepsinde açık bir iletişimle dayanışma gösteren ebeveynler çocukları için değerli örneklerdir.
- Rehber olmak: Ebeveyn yaşam için rehberlik yapar. Babasından, annesinden yemek yapmayı, ayakkabısını bağlamayı, arkadaşı ve sevgilisiyle ilişkisinde nasıl davranacağı konusunda bilgiler alan bir çocuk yetkin, ilgili bir rehberle birlikte olmanın güvenini yaşar.
- Korumak: Bir çocuğun gelişimi için; arkasında ebeveynleri olduğunu bilmek, anne babası tarafından korunduğunu bilmek, fiziksel olarak bakım verilmesi, güvenli bir duygusal ve fiziksel atmosferin içinde olmak, gerektiğinde sınır ve kural koyan bir çerçeveyi hissetmek özgüvenli bir kişiliği destekler.
- Desteklemek: Korumak kadar, denemesi, öğrenmesi, başarısızlıkları sonrası onu anlayan destekleyen, cesaretlendiren ebeveynlere sahip olmak çocuk; kendisi gibi olma hakkını, hata yapma iznini ve sorumluluk almayı öğrenebilecektir.
Her yaşta ebeveynlik
Çocuğun gelişimine göre ebeveynlik her yaşta biraz değişir, değişmelidir. Bebeklik, erken çocukluk, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ebeveynliğe bakışınızın ve becerilerinizin çeşitlenmesi ilişkinizin büyümesi anlamına gelir.
0-6 yaş: Bebekken gazını çıkaran, altını değiştiren, uyutan, ona sarılan, ille de sevgisini gösteren anne baba erken çocukluk dönemi için sağlam temelleri atmıştır. Erken çocukluk dönemi yani 3-6 yaş arasında ebeveyn olarak çocuğunuzun dünyayı keşfine tanıklık etmek ve ona güvenli keşif alanları sunmanız, mutlaka onunla oynamanız, gezmeniz, onun öğrenmesini ve sizinle yakın ilişki kurmasını sağlayacaktır.
7-11 yaş: Çocukluk döneminde ise işlevsel ebeveyn; çocuğun arkadaşlık kurmasını destekleyen, becerilerini, spor, sanat, vb. ilgilerini takip eden, fırsatlar sunan, okuldaki öğretmeni, sevdiği dersleri bilen, yine onunla oynayan, iyi sohbet eden kişidir.
12-18 yaş: Ergen ebeveyni ise öncelikle sabırlı olmayı ve iyi gözlem yapmayı öğrenmelidir. Çünkü ergen size anlamsız, saçma gelen birçok girişimde bulunabilir, acılarını ve sevinçlerini sizden bağımsız yaşamayı seçebilir. Ama eninde sonunda sizin orada olduğunuzu ve kabul ediciliğinizi bilirse size gelir, danışır. Yani sabretmek, önyargısız dinlemek, onu korumak ve desteklemek için hazır olduğunuzu göstermek her dönemde önemlidir ama ergenlik döneminde daha da önemlidir.
Görüldüğü gibi ebeveynlik değişen, dönüşen sizi hep yaşamda tutan bir yaşam şeklidir. Tüm bunları yaparken ebeveynin eğlenceli, yaşam dolu olması çok önemlidir. Yaşamlarını sadece çocuklarına adayan ebeveynlerin bir süre sonra çocukları için sıkıcı, zorlayıcı olduklarını görüyoruz. Bu nedenle naçizane önerim sadece çocuğunuza değil kendinize de iyi bakmanız; spor, sanat, doğa, arkadaşlarınızla ilgilenmeniz, yani yaşamdan keyif almanız. Ebeveyn olarak çocuğunuzla böyle ilişki kurmanız daha da önemlisi onun zihninde böyle kalmanız, sizden sonra da onun yaşamına katkı sağlamanız anlamına gelecektir.