MELTEM YILMAZ, Klinik Psikolog
Çocuğunuz bir şey için çok ısrar ettiğinde, korktuğu için gece uykuya dalmakta zorlandığında, işin günlük hayatın hızından yorgun düşüp çocuğunuzla oynayacak gücünüz olmadığında ebeveyn olarak çaresiz ve yöntemsiz olduğunuzu düşünebilirsiniz.
Sizi zorlayan benzer durumlara etkili şekilde müdahale edebilmeniz için öncelikle, bu durumların nedenlerini anlamak gerekir. Bu gibi durumların temelinde, çocukların duygusal ihtiyaçları yattığını akılda tutmak oldukça önemlidir. Çocukların temel ihtiyaçlarını 5 şekilde sıralayabiliriz:
- Onun için fiziksel ve duygusal olarak her durumda yanında olacak şefkatli yetişkinler ile güvenli bağlanma1
- Aynı zamanda bağımsızlaşabilme2
- Duygu dünyalarını ifade edebilecekleri ve anlamlandırabilecekleri kabul edici bir ortamın içinde bulunma1
- Spontan olabilme (yaratıcılığa imkan sağlayan, “kendiliğinden” oluşan, o onda var olmayanı ortaya koyabilmek, yeni tepkiler verebilmek)3
- Gerçekçi sınırlar4
Çocuklar için tüm bu ihtiyaçların karşılanabileceği en uygun ortam, oyundur. Oyunda bir çocuk hem “kendisi” olabilir, hem de “birlikte” olabilir. Nasıl ki yetişkinler kendi dertlerine sözcükler ile çözümler ararlar, çocuklar için de oyun, onların sözcükleridir. 5 yaşındaki çocuğunuza “Günün nasıl geçti?” diye sorduğunuzda sıklıkla alacağınız cevap sadece “iyiiiiii”dir. Halbuki çocuk oyuncaklarıyla buluştuğunda, küçük tahta masasına bir öğretmenmiş gibi yazılar yazıp, peluş oyuncaklardan öğrencilerine ders anlatır sohbet ederken aslında o günün sadece “iyi” geçmediği anlatır. Gün içinde onu etkileyenleri de tekrar canlandırmış olur.
Oyun oynamak, çocuğu gerçekliğin kısıtlayıcı sınırlarından uzaklaştırır, deneme ve yanılma ile öğrenmesine olanak sağlar. Duygu dünyasında onun için anlamlı, çoğu zaman da çözülmesi zor konuları oyununda ele alır, oyunda çözmeye çalışır. Çocuk dünyasının en büyük parçalarındandır ona bakım veren yetişkinler ve onlarla kurduğu ilişki. Bu ilişki içinde düzenli olarak oynanan oyun, hem ilişkileri güçlendirir hem de çocuğun yaşadığı duygusal çatışmaları çözümlemesine olanak tanır.
Filial Terapi Nedir?
Filial terapi (çocuk-ebeveyn ilişki terapisi)5 1960’larda Dr. Bernard ve Louise Guerney tarafından bu ihtiyaçlar temel alınarak geliştirilmiş bir terapi türüdür. 50 yılı aşkın süredir araştırmalarla genişletilen ve etkililiği kanıtlanmış olan bu terapi yaklaşımı, ebeveyn çocuk ilişkisinde açıklığı ve güveni arttırmayı hedeflediği için hem önleyicidir hem de var olan sorunların çözümünde yardımcı olmaktadır6. Yöntem olarak, terapistler ebeveynlere, ev ortamında her hafta düzenli olarak gerçekleştirecekleri özel oyun saatini nasıl uygulayacaklarını öğretirler. Bu yaklaşımda, terapist yerine ebeveynlerin yer almasının nedenleri vardır:
- Daha önce yaşanmış çatışmalar, ilişkileri zedeleyebilir. Çocuklar, ebeveynlerinin özel oyun saatleriyle ilişkiyi onarma çabasını gördükçe, bağlar güçlenir ve çocuğun kendini güvenli bir dünyanın içinde hissetme olasılığı artar.
- Her hafta aynı gün ve saatte birlikte geçirilen zaman çocuğa, ebeveynlerinin yaşantısında, düşüncelerinde yer ettiğini fark ettirir. Oldukça belirsiz ve tahmin edilmesi güç olan hayatlarına bir düzen kazandırır. Bu şekilde, korku ve kaygılarının temelinde yatan belirsizlikler bir parça giderilmiş olur.
- Çocuğun davranışlarına zaman zaman anlam vermek zor olabilir. Bu özel oyun saati ebeveynlere, çocuğun oyun ile duygu dünyasından getireceği konuları gözleme fırsatını sunar. Bu sayede, davranışlarının arkasında yatan ihtiyaç, arzu, niyet, duygu ve düşünceleri anlamlandırmak mümkün olabilir.
- Her duygunun ortaya konmasına fırsat verilen bu saatte, çocuk ebeveynleri tarafından her koşulda kabul edildiğini içselleştirir ve yaşanması zor olan kaygı verici duygularını ebeveynleriyle birlikte oyun içinde ele alabilir.
Filial Terapide 5 Temel Beceri
Tüm bunların gerçekleşebilmesi için ebeveynler, özel oyun saatlerinde Filial terapinin yapı taşlarını oluşturan temel becerileri uygularlar:
- Yapılandırma: Oyun saatlerini yapılandırır, bir başka deyişle, özel oyun saatinde çocuğun nasıl sınırlarla karşılaşacağına, oyunun ne kadar süreceğine ve bu saatten neler bekleyebileceğine dair bir çerçeve sunarsınız. Bu saat içinde oluşabilecek belirsizlikleri en aza indirerek, güvende hissetmesini sağlamış ve oyunun o kapsayıcı dünyasına girip orada kalmasını desteklemiş olursunuz.
- Empatik Dinleme: Vücut dilinizle, mimiklerinizle, oyun alanı içinde onu takip ederek, meraklı bir tutumla oyununu izler ve dinlersiniz. Etkili dinlemenin ardından, dinlediğinizi ve takip ettiğinizi göstereceğiniz yansıtmalarda bulunursunuz. Örneğin, “bloklarla yaptığın evin bir anda yıkılması üzdü seni” diyebilirsiniz. Baş etmesi zor olabilecek, yoğun duygu ve düşünceleri tıpkı bir ayna gibi yansıtmak, çocuğunuzun kendi duygularını anlamlandırmasına, merak edilmeye değer bir dünyası olduğunu ve her duygusuyla kabul edildiğini hissetmesine yardım olacaktır.
- Hayali Oyuna Girme: Çocuğunuz, hayali bir oyun kurduğunda kimi zaman sizi dahil edecek, kimi zaman ise kurduğu oyunu tek başına sürdürecektir. Her koşulda, onun yanında olarak, hikayenin akışını takip eder, durumları ve karakterlerin davranış, duygu ve düşüncelerini yansıtabilirsiniz.
- Sınır Koyma: Tüm bunlarla beraber, bu özel oyun saatinde tek sınır, birbirinize ve eşyalara zarar vermemektir. Çocuğunuz bu sınırı aştığında, aşamalı şekilde o anki problemi çözebilmesi için cesaretlendirmek önemlidir.
- Oyun Temalarını Anlama: Belli bir süre özel oyun saatlerini gerçekleştirdiğinizde, çocuğunuzun hem özel saatinizin içinde hem de arda arda gelen haftalarda gözlemle şansınız olacak. Böylelikle onun tekrar ettiği ve yoğun biçimde içine girdiği oyunların konularını fark etmeniz ve zamanla anlamlandırmanız mümkün olabilecek.
Özel oyun saatlerinde uygulayacağınız tüm bu becerileri, bir süre sonra içselleştirebilir ve güncel hayatta uygulamaya başlayabilirsiniz. Zamanla gelişip yerleşen olan bu beceriler, sizi ebeveyn olarak çok daha yetkin hissettirebilir ve sizi zorlayan durumları daha iyi yönetmenizi sağlayabilir. Örneğin, istediği oyuncağı alamayacağınızı söylediğinizde öfkesini tutmakta zorlanan çocuğunuza, “oyuncak alamamamız seni çok öfkelendirdi” diyerek duygusunu yansıtıp, sebeplerini açıklayarak koyduğunuz sınırları tekrarlayarak sakinleşmesini sağlayabilirsiniz. Anlaşıldığını hisseden çocuğunuz sakinleştiğinde, artık elinizde etkili birçok yönteme sahip olduğunuzu hissederek yapıcı şekilde sorunu çözmüş olursunuz. Çocuğunuz ise her koşulda kabul edilen ve yansıtılan duygularını daha iyi tanıyacak ve sizin olmadığınız durumlarda dahi onu zorlayan ortamlarda içselleştirmiş olacağı duygu yönetme becerisini gösterebilecek. Sizce de denemeye değer, değil mi?
1Fonagy, P., Gergely, G., Jurist, E., & Target, M. (2002). Affect regulation, mentalization, and the development of the self. New York, NY: Other Press.
2Mahler, M.S., Pine, F., & Bergman, A. (1975). İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu. Metis yayınları, İstanbul.
3Winnicott, D.W. (1971). Oyun ve Gerçeklik. Metis yayınları, İstanbul.
4Mackenzie , R.J. (2016). Çocuğunuza Sınır Koyma.Yakamoz yayıncılık, İstanbul.
5Landreth, G. L., & Bratton, S. C. (2019). Child parent relationship therapy (CPRT): An evidence-based 10-session filial therapy model (2nd ed.). New York, NY: Routledge.
6VanFleet, R., Ryan, S.D., & Smith, S.K. (2005) Filial Therapy: A Critical Review. In L.A. Reddy, T.M. Files-Hall, & C.E. Schaefer (Eds.), Empirically-Based Play Interventions for Children (pp. 241-264). Washington, DC: American Psychological Association.