CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
Hamileliğin ilanı ile “Onu yeme, öyle durma, şunu yap, bunu yapma” cümlelerine maruz kalındığını sıkça duyarız. Pek çok kişinin nasıl ebeveyn olunacağına dair önerileri ve tavsiyeleri vardır. Annenin ve babanın eksiksiz, mükemmel, en doğru olmasına dair beklentiler erkenden başlayabilir. Ebeveynler farkında bile olmadan kendilerini bu beklentilere kaptırabilirler.
Ebeveynler, çocuklara bazı davranışların kazandırılması için geç kaldıklarını, bazıları için ise çok fazla çaba harcadıklarını düşünebilirler. Örneğin, “Biz her gün 10 dakika dikkat etkinliği yaparız.”, “Ek gıdaya geçmekte geç kaldık.”, “Bana sakın memeyi öyle bıraktırma dediler ama iyi mi yaptık, kötü mü bilemedim.”, “Oyun oynamak önemli diyorlar, biz hep oyun oynarız.”, “Biz bazı şeyleri eksik yaptık herhalde…” dediklerini duyabiliriz. Çocuğun fiziksel, zihinsel, bedensel, sosyal, duygusal gelişimi için her şeyi yapmaya hazır olmak anlaşılır olmakla birlikte her şeyi mükemmel yapmak, çocuk için her şeyi kolaylaştırmak da anlamlı değildir. Bu tür tutumlar ebeveynleri gelişimi desteklemek amacından uzaklaştırabileceği gibi oldukça yorucu da olabilir. Örneğin, çocukların konuşmasında gecikmeler olduğunda, yalnızca ebeveynlerinin anladığı bir dil kullandıklarında, ilk olarak tabiri caizse “yediği önünde yemediği ardında” durumunun olup olmadığını merak ederim. Daha “a” demeden suyun verildiği, “b” demeden yemeğin hazırlandığı, meyvesinin verildiği durumda çocuklar konuşmaya ihtiyaç duymamış olabilirler. Bebeğin ihtiyacını ağlamasının şeklinden anlayan ebeveynlerin, konuşmaya yeni yeni başlayan tek tük kelimeleri olan çocuğunun farklı söylediği kelimeleri ve ihtiyacını anlaması olağandır. Ancak kendini ifade edebilmesi için çocuğa fırsat tanımak da gerekir. Bu dönemde konuşmayı desteklemek için ufak ertelemeler yapmak, kısa süreli anlamamazlıktan gelmek denemeye değer bir yol olabilir. Bir başka örnek ise, çocuklar evde geçirdikleri zamanda -hele de mevcut pandemi koşullarında- çevrede akranları yoksa ebeveynleri ile oynamak isteyebilirler. Çocuklarla oynamanın özel ve önemli olduğunu bilerek her oyun talebini kabul etmenin riskli yanları da olabilir. “Kendi kendine oyun oynamak istemiyor. Hep baba hadi saklambaç oynayalım, anne hadi puzzle yapalım diyor. Oynamayı çok seviyorum ama evde de işler oluyor, bazen çok yorgun oluyorum” gibi söylemlerle karşılaşmak mümkündür. Birlikte oyun oynamak çok kıymetli ve keyifli olsa dahi “sen bunu yap geliyorum” diyebilmek çocuğun hem kendi kendine kalma kapasitesini hem de oyun kurma becerisini destekleyebilir. Belki de bir şeyleri ertelemek, “tam zamanında”, “tamamen” yapmamak düşünülebilir bir seçenektir.
“Yeterince” iyi olmak
Çocuklar ve ebeveynler ile çalışan Donald W. Winnicott bunu “yeterince iyi anne” kavramı ile gündeme getirmiştir. Ebeveynliği sadece anneler üzerinden tanımlamak eksik olacağı için bu kavramı, yeni doğan döneminde ihtiyaçları en hızlı şekilde karşılayan ancak çocuğu büyüdükçe tüm isteklerini değil de ihtiyaçlarını karşılayan ebeveyn olarak tanımlayabiliriz. Yeterince iyi ebeveynlik, çocuğun ihtiyaçlarını görmezden gelmek demek değil yalnızca çocuğun da ihtiyaçları ve istekleri için denemelerde bulunmasına destek olmak olarak düşünülebilir.
“Karnı doydu mu? Sanki kilo mu verdi? Üşür mü?” ve benzeri kaygıları taşımakla birlikte çocuğun karşılaştığı zorluklar ile baş edebilmesi bu zorlukların yarattığı duyguları da deneyimlemesine izin vermek bu süreçte zorluğu çözen değil rehberlik yapan olabilmek önemli. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren “kendi kendine yapabilir” olduğunu göstermek aslında çok basit, günlük işler ile bile başlayabilir. Yaşına ve gelişimine bağlı olarak, kıyafetini giyinmesi, fermuarını çekmesi, yemeğini yemesi ile ilgili ufak denemeler, cesaretlendirmeler ilk adım olabilir.
Bunları yapmanın etkileri neler?
Çocukların belirli düzeyde erteleme ve yoksun kalma durumlarını yaşaması bekleme becerisini destekleyebilir. Oyun kurma, yaratıcılık, tek başına kalma kapasitesi, talep etme, sınırları öğrenme, zorluklar ile mücadele etme çabası göstermesine imkân verebilir. Ebeveynin rehberliğinde zorlayan duygular ile ne yapacağını öğrenme yolunda deneyimler edinebilir.
Ebeveynler açısından ise bir adım geriye çekilip çocukların duygularını gözlemlemek için fırsat yaratabilir, çocuğa alan tanımanın, fırsatlar sunmanın bir aracı olabilir. Her şeyi özellikle de ebeveynlik gibi çetrefilli, 7/24 mesaili bir “işi” kusursuz yapmayı beklemek zorlayıcıdır. Beklenti arttıkça neyin, ne kadar karşılandığına dair sorgulamaların ve yorgunlukların artması olasıdır. Unutmamak gerekir ki; anne/baba kimliğinin yanı sıra partner ve daha da öncesinde bir birey olarak var olan ebeveynin de ihtiyaçları ve istekleri için alan yaratılabilir. Bir ebeveynin çocuğuna iyi gelebilmesi için önce kendisinin iyi olması önemli bir unsurdur.
Çocuk büyütmek dünyanın en kaygı veren, zor, yorucu işi olduğu kadar keyifli, sıcak ve özel deneyimlerindendir. Çocuğunu tanımaya, izlemeye ve onu kendi gelişimi için desteklemeye çalışan, yürüdüğü yolda rehberlik yapan, kendini hırpalamadan “elinden geleni” yapan tüm ebeveynlere; endişe etmeyin “yeterince iyisiniz!” demek isterim.