CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
Oyun, doğumdan itibaren hayatımızdadır. Bebeklerin ellerini izlemesi, sesler çıkarması ve bundan keyif almasıyla başlar, ce-e ile devam eder. Tek başına, arkadaşıyla, ebeveyniyle, oyuncaklarla, var olan ve olmayan eşyalarla oynanabilir. Oyun her zaman ve her yerde olabilir ve “ihtiyaç”, “çocuğun kendini ifade etmesi”, “çocuğu kendi iç dünyasına götüren bir eylem”, “çocuğun gelişimini sağlayan en ideal ortam”, “çocuğu yetişkin hayatına hazırlayan bir araç” gibi çeşitli şekillerde tanımlanabilir.
Yapılan çalışmalar, oyun oynamanın çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminde etkili olduğunu, anne, baba ve çocuğun iletişimini ve ilişkisini güçlendirdiğini göstermektedir. Çocukların gözünden ise oyunun onların dünyası olduğunu söyleyebiliriz. Arzularını, istemediklerini, hissettiklerini, yaşadıklarını ifade etmenin yolu; kendini, hayal dünyasını ortaya koymak ve öğrenmek için fırsattır.
Oyun, çocuğun hayal dünyasına açılan kapıdan girmenizi sağlayabilir. O renkli dünyanın içinde neler olduğunu, hayallerini, meraklarını, ilgi duyduğu alanları görmek hem oyundan keyif almanızı hem de çocuğunuza dair bir keşfe çıkmanızı sağlayabilir. Yapılandırılmamış, kuralları olmayan oyunlar oynarken liderliği çocuğa bırakıp onun senaryosunda oyuncu (belki figüran) olursanız, çocuğun kendini ifade etmesi için alan açabilirsiniz. Oyun esnasında çocuğun “şimdi sen bebeği yedir, şu askeri buraya koy, sen öğretmenmişsin ben öğrenci” gibi yönergelerini takip etmek,size çocuğunuzu gözlemleme olanağı tanıyabilir. Böylece son zamanlarda kafasının nelerle meşgul olduğunu, nelerin ilgisini çektiğini, hangi duyguları daha sık yaşadığına dair fikir sahibi olabilirsiniz.
Oyunun bir diğer büyüleyici yanı ise duyguları ortaya çıkarması ve o duyguları yaşamak için imkan sunması olabilir. Çocuklar oyun yoluyla yaşadıklarını, duygularını ifade edebilir ve tekrar edip o durumu, duygularını somut hale getirmeye ve anlamlandırmaya çalışır. Kardeşiyle kavga ettiği, istediği olmadığı, bir oyunu kazanamadığı için kızdığında oyuncakların kavga edebilir, arabalar defalarca kaza yapabilir. Bu sayede oyun ile öfkesini sağlıklı şekilde dışa vurma imkanı bulmuş olur.
Duyguların ortaya çıktığı oyunları çocuklarınızla birlikte oynarken duygular hakkında konuşabilirsiniz. Duyguları “Arabanın hızlı gitmesi seni çok heyecanlandırdı”, “Bebeğin gülmesi seni mutlu etti” şeklinde sözel olarak ifade ederken ses tonunuz ve mimiklerinizi de ekleyebilirsiniz. Örneğin,oyunun yönetmeni olan çocuğunuz tarafından görevlendirilip “yemeğini yemediği için annesinin kızdığı çocuk” olabilirsiniz ve kendinizi “Şimdi sen çocukmuşsun ben annenmişim. Sen yemeğini yememişsin ben kızmışım sen odana gitmişsin.” senaryosunda bulabilirsiniz. Bu senaryo içinde size rol verilmişse, rolünüzü oynayıp çocuk rolünüzün duygularını dile getirebilir ya da fısıldayarak “Şimdi ne diyeyim?” şeklinde sufle isteyip, çocuğunuzun duygularını ortaya çıkarma olanağı sağlayıp, ardından konuşabilirsiniz. Çocuğunuz size verdiği rol ile kendini sizin yerinize, sizi kendisi yerine koyup yaşadığı durumu tekrar deneyimliyor, somutlaştırıyor olabilir. Tekrar tekrar deneyimleme zorlayıcı duyguları ortaya çıkartmayı, kabul etmeyi, paylaşmayı kolaylaştırabilir.
Oyun deyince aklımıza hemen oyuncaklarla oynamak geliyor olabilir. Oysa çocuklar için en kıymetli ve önemli oyun arkadaşı ve oyuncak sizsiniz.Çocuğunuzla oyuncaklarla oynayabileceğiniz gibi birlikte komik masallar uydurmak, şarkılar ile dans etmek, evde kovalamaca oynamak, çocuğunuz yakalandığı anda sarılıp, gıdıklamak ya da çocuğunuzun sizi yakalamasına izin vermek, karşılıklı komik yüzler yapmak, sesler çıkartmak oyunun parçası olabilir.
Çocuklarla oyun oynarken, tüm dikkatinizi ve ilginizi oyuna vermek, aldığınız keyfi çocuğunuza göstermek,spontan olmak, saçmalamak, hata yapmak, kaybetmek, ara sıra kazanmak oyunun birer parçasıdır. İçinizdeki çocuğa ya da yetişkin kendinize, saçmalamaya, hata yapmaya ve deneyimlemeye izin vermeyi deneyebilirsiniz. Bu izin hem çocuğunuzu hem de kendinizi keşfetme fırsatı olabilir ve belki daha önce deneyimlemediğimiz bir “an” yaşama imkanı sunabilir.
“Herkesin bir işi var ve çocuğun işi oyun oynamak”
Çocukların oyunları bitmez, resim yapılır, legolarla en yüksek kule yapılır, bebekler parti yapar, arabalar çok uzaklara gider gelir, yapbozlar biter, bir çocuk doktor, öğretmen, astronot, aşçı olur ve bu sürebilir. Ancak oyun keyifli olabileceği gibi bu süreklilik zaman zaman yetişkinler için zorlayıcı ya da sıkıcı olabilir. Tam da bu anlar sınır koymak için fırsatlardır. Oyun bir yanıyla da öğrenme yoludur. Çocukların bazı davranışları kazanması, sınırları oluşturmak için bir araçtır. Çocuklar oyunlarını ebeveynleriyle paylaşmak isteyebilirler ancak yapılacak ev işleri, yetiştirilecek raporlar olabilir ya da kendinize zaman ayıracak olabilirsiniz. Serbest oyun zamanları bitmeyen oyunlara dönüşüyorsa “Oyun saatimiz 10 dakika sonra bitecek” diyerek sınır koyarak, “5 dakikamız kaldı” zamanı hatırlatıp oyun saatini bitirebilirsiniz.Unutmamak gerekir ki oyunun hem ebeveyn hem de çocuk için keyifli olması için öncelikle ebeveynin “hazır” ve “iyi” olması önemlidir.