Melike Büşra Hacıoğlu, Klinik Psikolog
Uzun süredir hem ülkemizde hem de dünyada gündemimiz, zorluklar ve yıkıcı olaylarla dolu. COVID-19 ile başlayan bu süreç, doğal afetler, ekonomik krizler, çevresel felaketler, iklim değişikliğinin büyük etkileri, savaşlar ve soykırım ile devam ediyor. Tüm bunlarla birlikte ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri, çocuğa yönelik şiddet, hayvanların katledilmesi, toplumda öfke, umutsuzluk ve çaresizlik duygularını giderek artırıyor.
Bu travmatik olayların yanı sıra, medyanın bu tür olayları sorunlu bir şekilde sunması başka bir zorlayıcı alanı açığa çıkarıyor. Şiddet içerikleri, genellikle ayrıntılı ve rahatsız edici bir haber diliyle sunuluyor, bu da şiddeti normalleştirebiliyor, şiddete duyarsızlaşmaya ya da şiddetin yeniden üretilmesine neden olabiliyor.[1] Şiddetin sadece psikolojik bağlamda ele alınması ise, damgalayıcı tutumları besliyor. Medyada kadın cinayetleri ve diğer şiddet olayları haberleştirilirken, failin madde bağımlılığının veya psikolojik sorunlarının ön plana çıkarılması, ataerkil sistemin, erkek şiddetinin, olumsuz güç kullanımının tartışılmasını, konuşulmasını zorlaştırıyor. Kimsenin hiçbir canlıya şiddet uygulama hakkının olmadığı, bu eylemin kendisinin bir suç olduğu unutuluyor. Tartışma farklı yerlere gidiyor; şiddet ile nasıl mücadele edebiliriz, şiddeti nasıl önleyebiliriz, nasıl politikalar geliştirebiliriz gibi sorular göz ardı edilebiliyor.
Bu karmaşık gündem içinde, yaşanan olayların üzerimizdeki etkilerini anlamak, çözümlemek giderek zorlaşabiliyor. Şiddet içerikli haberlere aşırı maruz kalmak, bir zaman sonra insanları duyarsız hale getirebiliyor ya da sürekli tetikte, aşırı hassas bir duruma sokabiliyor. Stres, kaygı, korku, öfke, üzüntü, çaresizlik ve suçluluk gibi duygular yoğun olarak hissedilebiliyor, uyku sorunları, yeme problemleri, odaklanma zorlukları gibi sorunlar yaşanabiliyor.
Tüm bunların içinde psikolojik olarak nasıl sağlam kalabiliriz?
Psikolojik sağlamlık, bireyin kendini toparlama gücü olarak tanımlanır ve yılmazlık, dayanıklılık, dirençlilik gibi kavramlarla ifade edilir. Kişinin iyi oluş halini etkileyen olumlu ya da olumsuz her türlü durumda ihtiyaç duyulan bu özellik, erken çocukluk döneminde gelişse de yaşam boyunca güçlendirilebilir. Psikolojik sağlamlık, genişleyip daralabilen bir niteliktedir; farklı durumlara farklı bakış açılarıyla yaklaşmayı, düşünmeyi ve tepki vermeyi içerir.[2] İnsanın psikolojik sağlamlığını koruyabilmesi ya da artırabilmesi için ise, beş temel duygusal ihtiyaçtan söz edilebilir:[3]
- Güvenli bağlar kurmak: Temel duygusal ihtiyaçların ilki, güvenli, sıcak, destekleyici ve kabul edici ilişkiler içinde olmaktır. Zorlayıcı dönemlerde güven hissinin ve güvenlik algısının azalmasıyla birlikte, sevgi, güven ve şefkat içeren ilişkiler kurmak ve bu ilişkilerde daha fazla temas içinde olmak psikolojik iyi oluş halini önemli ölçüde iyileştirebilir. Örneğin, güvendiğiniz arkadaşlarınızla, yakınlarınızla bir araya gelerek, şiddet olayları ile ilgili duygularınızı, düşüncelerinizi paylaşabilir, tartışabilirsiniz. Bu tür paylaşımlar, yalnızlık hislerini azaltırken dayanışma ve umudu artırabilir.
- İhtiyaçları ifade etmek: Psikolojik sağlığımız açısından büyük önem taşıyan bir başka unsur ihtiyaçlarımızı ifade edebilmektir. Duygu ve düşüncelerimizi özgürce ifade edebilecek ortamlara ve mecralara olan ihtiyacımız son dönemde giderek artmıştır. Bu zorlayıcı ve yıkıcı toplumsal olayların ve gündemin içinde güvende ve yakın hissettiğimiz, kendimizi ifade etmekte özgür hissettiğimiz ortamlar aramak ve buralarda bulunmak psikolojik sağlamlığımızı arttıracak bir etki sağlayabilir. Şiddetle mücadele konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları, dernekler, meslek grupları gibi destekleyici topluluklarda bulunabilir, çeşitli destek projelerine gönüllü olarak katılabilir, iş birliği yapabilirsiniz. Böylece hem adalet arayışını hem de dayanışmayı arttırabilirsiniz.
- Özerk olmak: Bir diğer temel duygusal ihtiyacımız, hayatımızda kendi otonomimizi ortaya koymak ve kimliğimizi geliştirmektir. Bireyler bağımsız bir şekilde hayatlarını yönlendirmek, kendi kararlarını vermek, ilgi alanlarına yönelik etkinlikler yapmak, okumak, çalışmak, giyinmek gibi seçimlerde kendi kimliklerini ortaya koyabilirler. Şiddet, özellikle kadınların ve çocukların, kendilerini, kendi kimliklerini ifade etme ve bağımsız olma ihtiyacını engeller. Örneğin, çocuk hakları, kadının insan hakları, cinsiyet eşitliği, şiddetsiz iletişim gibi konularla ilgili bilgi ve farkındalığınızı artırmak, ilgi duyduğunuz, merak ettiğiniz konularda kendinizi geliştirmek, bağımsızlık ihtiyacınızı karşılayabilir.
- Gerçekçi sınırlar koymak: Kendimizi güvende hissetmenin önemli bir başka unsuru ise sağlıklı ve gerçekçi sınırlardır. Bu sınırlar ve kurallar içinde öz denetim sahibi olmak, duygusal denge açısından temel bir ihtiyaçtır. Toplumsal düzenin, yasaların ve bunların uygulanış biçiminin herkes için ayrım gözetmeksizin güven sağlama işlevine sahip olması gerekir. Bunun yanı sıra kendi sınırlarınızı korumak, haberlere aşırı maruz kalmamak faydalı olabilir. “Buna neden bakmak istiyorum?”, “Ne arıyorum, neyi merak ediyorum?”, “Bu bilgiyi edinmenin nasıl bir faydası olabilir?” gibi soruları kendinize sormanız, kendinize gerçekçi sınırlar koymanızı kolaylaştırabilir.
- Spontan olmak ve yaşamdan keyif almak: Beşinci ve son temel duygusal ihtiyacımız ise yaşamda anlam, keyif ve mutluluk bulma, yaratıcı olma, üretme eylemlerini kapsar. Bu ihtiyaç, stresli veya zorlayıcı durumlarla başa çıkmamıza yardımcı olur. Böyle dönemlerde, kendinize iyi gelebilecek, sağlıklı baş etme yöntemlerini bulabilirsiniz. Bu yöntemler kişiye özeldir. Bazı insanlar yürüyüş yaparak, bazıları sanatla, hobileriyle, yaratıcı etkinliklerle uğraşarak, bazıları sosyalleşerek rahatlar. Bu tür yöntemleri artırmak, aynı zamanda psikolojik olarak dayanma gücünü, kaynaklarını da arttırabilir.
Okuma Önerisi: Selçuk, A. B. (2023). Çocuktan Yetişkine Her Yaşta Psikolojik Sağlamlık. İstanbul: Kronik Kitap.
[1] Görgün-Baran, A., Sarıtaş, C. T. ve Şahin-Kütük, B. (2017). Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin içerik ve sunum açısından analizi: Beyazgazete.com örneği. Sosyoloji Konferansları, (55), 107-132. https://doi.org/10.18368/iusoskon.328252
[2] Masten, A. S. (2001). Ordinary magic: Resilience processes in development. American Psychologist, 56(3), 227-238.
[3] Young, J.E., Klosko, J.S., & Weishaar, M.E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. New York: Guilford Press