İREM EKEN, Klinik Psikolog
Bazen insanlar başkalarına iyi davranmayı, kendilerinden çok diğerlerini memnun etmeyi o kadar çok önemserler ki; kendilerine nasıl yaklaştıklarını hiç fark etmeyebilirler. Oysa kişinin kendi duygularını ve ihtiyaçlarını fark etmesi, psikolojik sağlığın temeli olarak düşünülebilir. Kişinin kendine nasıl yaklaştığı hem iç dünyası hem de ilişkileri, özel ve iş yaşamı için önem taşır. Bu konuların temelinde öz-şefkat kavramı ortaya çıkmaktadır.
Öz-şefkati kısa bir hikâye üzerinden ele alalım:
Bisiklet sürmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk düşünün. Bu çocuğa ebeveynleri tüm talimatları söyler, alıştırma yaptırır ve öğrenmesi için yol gösterir. Çocuk çok heveslidir ve başarmayı çok istemektedir. Bu yüzden her fırsatta kendi kendine denemeler yapar. Ancak deneme yaptığı bir sırada dengesini kaybedip düşer ve dizlikleri olmadığı için dizini fena halde incitir. Hem korkar hem de canı çok yandığı için ağlaya ağlaya evin yolunu tutar. Kapıda ebeveyniyle karşılaşır.
Bu çocuğun yerinde siz olsanız neye ihtiyacınız olurdu? Ebeveyninizin ne yapmasını, söylemesini isterdiniz?
“Çok korkmuşsun, gel bir bakalım ne olmuş dizine?” ya da “çok acıyor olmalı, şimdi dizine güzel bir pansuman yapalım” ebeveynin söyleyebileceklerine örnek olabilir. Öte yandan çocuk, “Ne yaptın sen! Dizliklerini takmadan binme demedim mi sana? Böyle olacağını biliyordum ben!” gibi cümlelerle de karşılaşabilir. Aslında ikisi de endişelenmiş bir yetişkinin verebileceği olası cevaplardır. Aralarındaki temel fark; şefkatin varlığı ve yokluğudur.
“Çok korkmuşsun, canın yanıyor olmalı” denildiğinde çocuk, hissettiği duygunun görüldüğünü, önemsendiğini hissedebilir. Ebeveyninden acısını anlayan bir yanıt aldığı için de kendini güvende hisseder. Her şeyden önce, duygularını fark etmesine fırsat verilmesi ve acısının giderilmesine yönelik çaba, çocuğun sakinleşmesini sağlayabilir. Fiziksel acının giderilmesi, duygularının anlaşılması; yeniden bisiklet kullanmasıyla ilgili önerileri ve bilgileri duymaya hazır hale gelmesini destekleyebilir. Oysa “Ben sana dizliklerini tak dememiş miydim, böyle olacağı biliyordum ben!” cümlesinde çocuğun duygusu görülmemiş, duyulmamış olur. Çocuk için durumu analiz etmek, yeni bir öneri duymak, algılamak zorlaşır. Duygusal ve fiziksel ihtiyacı gideremediği için çocuk bu ihtiyaçları karşılamak üzere farklı davranışlara yönelebilir. Örneğin, içine kapanabilir ya da hırçınlaşabilir.
Beyin, yaşanılan her anı işlemden geçirerek kayıt tutar. Bu işleme sırasında, beynin duygu merkezi fazla uyarılırsa bilgi işleme merkezinin işlevinde azalma görülür. Özetle, duygular tanımlanıp, düzenlenebildiği oranda beyin, bir bilgiyi sağlıklı bir şekilde işleyebilir, fikir üretebilir, analiz yapabilir, öğrenebilir. Bu noktada, yetişkinlerin çocuklara ya da kişinin kendisine göstereceği şefkatli tutum önem kazanır.
Öz-şefkat nedir?
Yetişkinliği, bireyin kendine yetebilme hali olarak tanımlarsak; kişinin şefkat ihtiyacını kendine sunabilmesini bekleyebiliriz. Öz-şefkat, kişinin duygusunu, ihtiyacını fark edip bunu özellikle kendisine sunabilmesidir. Zorlayıcı hayat deneyimlerinde, zor duygular yaşarken, kendinin yanında olma, kendini koruma ve destekleme becerisidir. Dr. Germer’in yaptığı bilimsel araştırmalar, zorlayıcı hayat deneyimlerinde öz-şefkatin kişinin psikolojik dayanıklılığına ve hayat tatminine olumlu etkisi olduğunu göstermektedir.[1] Kişi kendisine şefkatle yaklaşabildiğinde, zorlayıcı duyguları dahi daha kolay düzenleyebilir, kaçmadan daha rahat baş edebilir. Örneğin, işle ilgili bir aksaklık olduğunda, yöneticinizle tatsız bir diyalog yaşadığınızda, bu o anki akışı bozabilir. Böyle anlarda kendinizi şefkatsiz söylemlerle eleştirmek yerine sadece o anda “Evet, bir hata yaptım ancak şu durumda, bu duygu ile şu an neye ihtiyacım var?’’ sorusunu sorabilmek çok önemlidir. “Benim şu anda neye ihtiyacım var?” sorusunu sorabilmekle başlayan bu yol, yoğun duygular hissedildiği anda ne yapabileceğini bilmeyi sağlayabilir. Bu zor duygularla başa çıkabilmek için belki bir temasa belki de sadece sessizliğe ihtiyaç duyulabilir. İhtiyacın ne olduğunu belirleyebilmek, yeniden dengeye kavuşmaya, işlevselliği kazanmaya yardımcı olabilir. Bu bakımdan, öz-şefkat, zor bir anda dahi, kişinin zorlu hakikatlerle yüzleşebilme elçisidir. Kendini şımartma, yok sayma, görmezden gelerek kandırma değil, yaşamda her ne var ise onunla kalabilme kapasitesidir. Bu yüzden en çok da acı çekerken ihtiyaç duyduğumuz bir beceridir.
Sevdiklerinize gösterebildiğiniz o şefkatli yaklaşım, içinizde bu potansiyeli taşıdığınızın ilk göstergesidir. Başkasına gösterebiliyorsanız, kendinize de bu yaklaşımla gerçekleri gösterebilir ve kendinizi koruyup, destekleyebilirsiniz.
[1]Akt. Breines, J. G., & Chen, S. (2012). Self- compassion increasing self-improvement motivation.