CANSU OMRAK, Klinik Psikolog
Ödevleri, sunumları, sınav çalışmalarını ve benzeri teslim tarihi olan çalışmaları yapmak zaman zaman zorlayıcı olabilir. İstediğimiz halde bir türlü başına oturamadığımız, kendimize “yarın başlayacağım”, “bu hafta bitmeden yapacağım” gibi sözler verdiğimiz ama ertelediğimiz işlerden gelen rahatsızlık hissi tanıdık olabilir. Erteleme, bir bitiş tarihi ve önceliği olan bir işin sebepsiz şekilde geciktirilmesi ya da son ana bırakılması[1] kişinin yüksek düzeyde kaygı yaşayana kadar sorumluluklarını yerine getirmemesi olarak tanımlanabilir[2].
Neden erteleriz?
Erteleme davranışının altında yatan pek çok neden olabilir. Yapılan araştırmalar, günlük hayatımızdan da çok iyi bildiğimiz unsurları karşımıza çıkartmaktadır. Örneğin, zamanı planlamada yaşanan zorluk, odaklanma güçlüğü, motivasyon düşüklüğü, başarılı olmama endişesi, çevresel faktörlerin, diğer aktivitelerin daha cazip olması erteleme davranışına neden olabilmektedir[3].
Eylemlere yaptığımız atıflar, bir başka deyişle “eylemleri yorumlama seviyesi” de erteleme davranışına neden olabilir. Örneğin, iş için hazırlanacak bir sunumun “terfi için atılacak bir adım” olarak görülmesi, işi daha soyut, büyük, karmaşık hale getirip, stres yükünü artırabilir. Oysa daha olduğu gibi, somut şekilde, sadece “sunum hazırlamak” olarak ele alınması, yapılacak işin yakın zamanlı bir hedef olarak düşünülmesini sağlayabilir. Böylece planlamayı kolaylaştırabilir ve “içerik araştırılacak -sunum formatı belirlenecek- yazılacak” şeklinde adımların daha net tanımlanmasına imkan sağlayabilir[4]. Yapılacak işe, işin kendisinden daha büyük atıflar yapmak, bu işin nasıl yapılacağına dair belirsizlik oluşturabilir ve oluşan belirsizlik erteleme davranışını arttırabilir ta ki o iş kaçınılmaz olana kadar.
Peki, o kaçınılmaz noktaya, son geceye geldiğimizde ne yaparız?
Erteleme davranışının sonunda genelde iki çıkış yolu bulunur. Ya o işi yetiştirmeye çalışır ya da bırakır, kaçarız. Kaçamadığımız durumlarda kısa vadede, hemen yapabileceklerimiz vardır. Örneğin;
- Başlamadan önce, bildiklerinizi, yetkinliklerinizi, becerilerinizi kendinize hatırlatabilirsiniz. Daha fazla bilmeye ihtiyaç duyuyorsanız, araştırabileceğinizi, öğrenebileceğinizi, başkalarına da sorabileceğinizi, yardım isteyebileceğinizi düşünmeniz rahatlatıcı olabilir.
- Planlama yaparken gerçekçi olmak önemlidir. Zamanı, yapmanız gerekenleri ve kullanabileceğiniz, elinizde olan kaynaklarınızı gözden geçirebilirsiniz. Az zamanda yetişemeyecek kadar çok görevi sıkıştırmak, çok iş yapmaya çalışırken hepsinden olmak yerine kendinize uygun şekilde, net ve basit planlama yapmak işe yarayabilir. Nasıl ki, tüm ev işlerini, 15 dakikada tek başına bitirmeye çalışmak mümkün değilse, “bugün yerleri silebilirim, toz almaya vaktim yok, yarın çamaşırlar yıkanabilir” gibi önceliklendirmek gerekiyorsa, iş için de benzer adımlar takip edilebilir.
- Plan yaptıktan sonra, sizi işten kopartabilecek, dikkatinizi dağıtabilecek, odaklanmanızı zorlaştırabilecek unsurları belirlemeniz işe yarayabilir. Örneğin, “çalışırken dinleyeceğim müziği seçerken kayboluyorum ve çok zaman geçmiş oluyor” gibi dağıtıcı unsurları fark edip, çalışmaya başlamadan önce önlem alabilirsiniz. Herkesin çalışma ve dikkat süresi farklıdır. Kendiniz için en uygun, işlevsel çalışma ortamını, saatini ve yöntemini bulmanız önemlidir. Örneğin, “Hiç kalkmadan çalışacağım” gibi size uygun olmadığını bildiğiniz hedefler koymak yerine daha sık mola vererek dikkatinizin sürekliliğini sağlayabilirsiniz.
- Zaman zaman arkadaşlarla sohbet etmek, bir bölüm daha dizi izlemek, kitap okumak ya da boş boş duvarları izlemek daha cazip olabilir. Bu tür durumlarda, hemen ihtiyacınızın ne olduğunu düşünmek etkili olabilir. Belki de yalnızca biraz dinlenmek, bir nefes almak, yürüyüşe çıkmak gibi size kendinizi iyi hissettirebilecek, sizi motive edebilecek kısa bir etkinlik yapıp, yaptığınız işe geri dönebilirsiniz.
- Dikkat edilmesi önemli olan bir nokta ise, tüm bunların asıl işin önüne geçmeden kolaylaştırıcı olmasını sağlamaktır. Örneğin, “Deftere, ajandama, bir de telefondaki yapılacaklar listeme yazayım, takvimime de teslim tarihi gireyim.” derken planlamanın içinde ya da “dikkatim dağılmasın öncen müzik listesi hazırlayayım” derken müzik listelerinin içinde kaybolmadan hazırlık yapabilmek bu yöntemleri işlevsel hale getirecektir.
Kısa vadede yapılabileceklere ek olarak, daha uzun vadede ertelenen işlerin bir örüntüsü olup olmadığı üzerine düşünmek işe yarayabilir. Sıkça benzer işleri erteliyorsanız, onlara nasıl bir anlam yüklediğinizi, atfettiğinizi düşünmek, size önemli ipuçları verebilir. Örneğin, her mail atılacağı zaman bunu erteliyorsanız, bu tekrar ediyorsa, mail atmanın sizin için anlamı, neden zorluk, isteksizlik hissediyor olabileceğiniz üzerine düşünebilir, “bu, benimle ilgili ne söylüyor olabilir?” sorusunu kendinize sorabilirsiniz. Nedeni ne olursa olsun, bir iş ertelendiği zaman yoğun olarak hissedilen çaresizlik, sıkışıklık, korku, kaygı gibi duyguları düzenlemek, o işin zihninizin bir yerinde S.O.S lambası gibi yanıp sönmesinin önüne geçmek mümkün. İşlerin ertelenmediği, “bugün de yapmadım” denmeden gönül rahatlığıyla uykuya daldığınız nice gecelere…
[1] Knaus, W. J. (2000). Procrastination, blame, and change. Journal of social Behavior and Personality, 15(5), 153.
[2] Senécal, C., Koester, R. Senécal, C., Koestner, R. & Vallerand, R.J (1995). Self-regulation and academic procrastination. The Journal of Social Psychology, 135:5, 607-619.
[3] Balkıs, M., Duru, E., Buluş, M.ve Duru, S. (2006). Üniversite öğrencilerinde akademik erteleme eğiliminin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi. Ege Eğitim Dergisi, (7) 2, 57-73.
[4] Liberman, N., Sagristano, M. D., ve Trope, Y. (2002). The Effect of temporal distance on level of mental construal. Journal Of Experimental Social Psychology, 38(6), 523-534.